Zaferin Yıldönümünde


 

    Türkiye’de başarısız darbe girişiminin gerçekleştiği gün olan 15 Temmuz 2016, sıradan bir gün değildir. Tarih bu günü, olağanüstü bir gün olarak kaydedecek ve bölgenin çehresini değiştiren bir hadise olarak not düşecektir. Nesiller, halkların hayatlarında büyük iz bırakan bu dehşet verici olay karşısında saygı duyacaktır. İşte bu günde, Türk halkı ülkelerine ve ülkelerinin insani duruşlarına zarar vermek isteyen tağutların karşısında bir bütün olarak dimdik durmuştur.

    Bu zafer yalnızca Türk halkının ve devletinin zaferi olarak değil, adaletin zulme, kaosa, para ve makam sevgisine karşı kazandığı zafer olarak tarihe geçecektir. Bu, hak ve insaniyet değerlerinin zaferidir. Bu zafer, İslam’ın ve hala devriminin özgürlük ve onur taleplerinin gerçekleşmesini bekleyen Suriye halkının zaferidir.

    Tüm dünya, darbecileri destekleyerek Türkiye’ye zarar vermek ve adalet, refah, kalkınma; yine bölgesel büyük bir güç olma, ardından ise uluslararası platformda kendisine yer edinmiş büyük bir devlet haline gelme çabalarını önlemek istemiştir.

    Türk kardeşlerimiz adına korku duyduğumuz ve zayıf vücutlarımızın meydanlardaki kararlı duruşlarına katılmak için yarıştığı bu günü, daima hatırlayacağız.

    Bugün, büyük Türk halkı zor zamanında ülkesinin yanında olduğunu ilan etmek için meydanlara inmiştir. Bu güzel resmi her zaman taşıyacak ve tarihe düştüğümüz notlarla sonraki nesillere miras bırakacağız.

    Bebeklerden gençlere kadar farklı yaşlardaki çocuklar, erkekler ve yaşları değişen kadınlar…

    Meydanlar farklı kesimlerden tüm Türk halkıyla dolmuştu. Anlaşmazlıklar eriyip gitmiş, ortak hedef vatan, vatanın korunması ve ona zarar vermek isteyen herkesin karşısında dimdik durulmasıydı.

    Türk halkı, ellerine ne geçirdilerse onlarla meydanlara indiler. Sopalar, mutfak aletleri, yaşlı insanların ellerinde bastonlar darbecilerin yüzüne çevrildi. Birçok kişi ise tanklar ve silahlar karşısında yalnızca bedenleriyle durdu.

    Yaşama ve özgür olma isteği, daha güçlüydü. Bu nedenle muzaffer geldi. Böylece tüm silahlara karşı en güçlü silahın, halkın kendisi olduğu gözler önüne serildi.

    Türk halkı benzeri görülmemiş bir birlik sergiledi. Türkiye’yi karanlık dönemlerine, Türkiye’yi harap eden ve bugününü ve geleceğini inşadan onu alıkoyan darbe yıllarına döndürmek isteyenlere karşı, ellerini ve bedenlerini birleştirerek bir set oluşturdular.

    Türkler “Hayır!” dedi. Güvenlik, istikrar, refah ve medeniyetlerini korumak için ayağa kalktılar. İnsaniyetlerini ve bugüne dek elde ettikleri kazanımlarını, düşmanlarına ve hızlı bir şekilde ilerlediği kalkınma yolunda tekerine çomak sokmak isteyen herkese karşı savundular.

    Batı her zaman Türkiye’ye zarar vermek isteyecektir ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırmanın farklı yollarını aramaktan geri durmayacaktır. Buna bilinç, dikkat, teyakkuz ve Türk halkı ile yönetimi arasındaki birlikle karşı durulabilir.

    Son dönemde Türk ve Suriye halkı arasında kışkırtma ve nefret oluşturma kampanyası da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Suriyelilere karşı yürütülen bu kampanyayı, istihbarat teşkilatları ve büyük partiler idare etmekte ve Suriyelileri Türk hükümetine karşı baskı amaçlı kullanmayı amaçlamaktadırlar. Ancak bu girişim başarısız olacaktır çünkü Suriye ve Türk halklarını birleştiren noktalar, bu mihrakların sandıklarından çok daha fazladır.

    Suriye devrimi muzaffer olacak, Suriyeliler Türk kardeşleriyle birlikte ülkelerini yeniden imar edeceklerdir. Suriye halkı ise her zaman şu sözleri tekrar edecektir: “Büyük Türk halkına teşekkür ederiz.”

 

 

Suphi Dsoki

İşrak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 
 
Whatsapp