Hicret Ateşten Bir Gömlektir


 

“Hicret” üzerine düşündüğümüz gün, hem yaşıyor hem ölüyoruz. Bunu yazmaya beni neyin sevk ettiğini biliyorum. Yeniden savaşmaya başlayacağımdan hiç şüphem yok. Savaşacak ve savaşacağız, yaşamımız hiç bitmeyecekmişçesine. Biraz sükunet istiyorum; bana bir iyilik yapın ve benimle birlikte siz de düşünün. Ölümcül ve can alıcı bir karar bu. Ah şu bizim aşırı duyarlılıklarımız… Dost kazanmak için çırpındım ve işte şimdi hepsine veda ediyorum!!!

Sesimin güzel olmamasına rağmen benden şarkı söylememi istediler, “Değerli dostum seni nasıl uğurlayayım, elimde bir yolculuğun izleri varken?”

Çok şey vermeyin bana, çünkü çokça karşılığını vermek isterim. Yakından tanıdığım herkes sevmeyi ve veda etmemeyi istiyor. Çok yakınım size, düşüncelerimi duyabileceğiniz kadar; fakat dünya acımasız.

Garip bir yer dünya; buranın halkı ağlamamak için unutmayı tercih ediyor. Başımda dünyanın yükünü taşıdığımdan boynum acı içinde. Huzuru bulmak için dolanıp duruyorum! Hicret anlamsız bir olay mıdır? Yoksa zarif bir yolculuk mu? Bekleyemez yahut kaybedemeyiz; bir anlaşma mı bu, öyleyse kiminle? Oradayken önce çevremde kimin olduğunu pek de umursamayacağım. Sizler gibi umurumda olup olmayacağından emin değilim. Hiçbir şey bilmiyorum, nereye gittiğimi de. Rüzgarlar bizi birer yaprak gibi sürüklüyor. İlk kez bir şehir ağladı, halkı nimetler içinde mutluyken. Bin âna bedel o bir an. Tekerrür eden ve acımızı arttıran zaman. Her şey ölürken, içimdeki güç de tükeniyor. Güçlü değilim ben; vatanımı ilk defa terk ettiğimden beri kaybettim gücümü. Zaman gerçek bir düşman; önüne kattığı her şeyi öldürüyor. Zamanın düşmanı yine zaman ve ölüm. Parçalanmış bedenlerimizi hiçbir yer bir araya getiremiyor. Zamanımız tükeniyor. Uzaklar karanlık ve yaşam ebedi değil. Ayrılıklar büyük ve merakımız bizi öldürüyor. Kahin de değiliz, her şeyi tutan bir hafızamız da yok. Kendimizi nehrin akıntısına bırakıp, boğulana kadar yüzelim mi yoksa çırpınarak inatla, gururla başımız dik mücadele mi edelim? Güvenli bir sahilin parolası, hüsran zamanlarında bulunur mu? Zaman bize o güvenli sahile ulaşıp ulaşmadığımızı söyleyecektir elbet.

İlk hicretimizin ardından dünyayı bir anahtar deliğinden görmeye başladık. Siz dünyanın halini bildiğinizi mi sanıyorsunuz? Dünya birçok şehirden oluşan bir varoluş. Vatanımın ardından tüm şehirler birbirinin aynısı; yer, gök, insan, maden ve biraz hava. Çok uluslu bu varoluşun biz de bir parçasıyız. Hayat bana sayısız hatıralarla çevrili günler sundu. Bizler dünyayı yeniden keşfetmeyecek, onu yalnızca anlayacağız. Çok defa yalnız kalarak hicret üzerine düşündüm; iyi mi yoksa kötü mü yahut da acı bir gerçekten mi ibaret? Vakit geldi; artık dosyalarımı ve anılarımı toplayacak ve dünyanın beni anlaması, hissettiklerimi kavraması için yola çıkacağım. Artık vaktim yok; olanları orada tartışacağım belki de iş işten geçtikten sonra. Gerçekler acı ve içimizde bir kaybolmuşluk duygusu. Güvende değiliz. Biz sıradan insanlar nasıl cesareti kuşanalım? Bu karar korkutuyor beni. Bu ülke (Türkiye) bana çok şey verdi ama daha fazlasını benden aldı. Yine de bana benziyor. Ona aşk şiirleri yazarak, yola çıkarken vedalaşmak hakkım. Önce yere, sonra göğe ve sonra da ikisi arasındaki güzelliklere bakıyorum. Bana ne kadar sevdiğimi sormayın, verecek cevabım yok. Geri dönüp bakmayacağım, yoksa zayıf düşer, yolumdan dönerim.

Ve böylece yolculuk biletimi ebediyen kaybederim.

 

 

İlham Hakkı

Kadın Bölümü Başkanı

 
 
Whatsapp