İdlib’in Kaderi


Suphi Dsoki

İşrak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 

Sen Suriyelisin. O halde senin kanın mubah, hiçbir hakkın yok ve hiçbir şeye itiraz edemezsin. Esed sana böyle davrandı ve diğer devletler de sana böyle davranmayı öğrendi.

2013’te BM Suriye Özel Temsilcisi Ahdar el-İbrahimi Kahire’deki evinde bizi görüşmeye davet etti. Kendisiyle Mısır’daki Suriyelilerin temsilcisi sıfatıyla görüştük. Bizlere işinden ve kişisel çıkarlarına odaklanan devletlerin politikaları dolayısıyla yaşadığı zorluktan bahsetti. Suriye halkına bir şey sunmaya çalıştığını ancak başarısız olduğunu söyledi. Ayrıca dünyanın tamamının (Suriye halkının dostları ve düşmanlarının) şu iki şey üzerinde hemfikir olduğunu aktardı:

  • Dünya Beşşar Esed’in ve rejiminin suçlarını bilmesine rağmen, rejimin değişmesini kabul etmeyecektir.

  • Dünya Suriye devriminin başarıya ulaşmasının önüne her engeli koyma konusunda anlaşmıştır ve İsrail böyle istediği için Alevi rejimin yerine Sünni bir rejimin gelmesini kabul etmeyecektir.

Bundan birkaç gün sonra İbrahimi, Suriye halkından özür dileyerek istifasını sundu. O, Suriye halkının acısını paylaşan ve karanlık geleceğiyle ilgili endişelenen tek gerçek BM temsilcisiydi.

Bu bahsedilenler, bizlere İdlib’in kaderi ve şehrin yerle bir edilmesi, sivil halkının ise ortadan kaldırılması konusunda medeni dünyanın bizden sakladığı kararla ilgili fikir vermektedir.

Bugün dünyadaki neredeyse tüm meseleler, İdlib’de olanlarla ilişkili hale gelmiştir. Herkes Suriye’de kan akmaya devam etmesi konusunda müttefiktir. Suriye’nin kaderi Soçi’de ilan edilen prensipler bağlamındaki güç dengeleri, kar dağılımı ve egemenlik payına bağlı durumdadır. Tüm bunlar ise özgür Suriye halkının aleyhine işlemektedir. Aynı şekilde İran ve Rusya’nın benimsemiş olduğu toprakları yerle bir etme politikasının bir sonucudur. Bu da Rusya’nın bakış açısının Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma konusunda söyledikleri ve Suriye’nin ve Suriyelilerin kaderini tayin etme vurgusuna rağmen varlığını sürdüğünü göstermektedir. İsrail ve ABD’den yetki alan Putin, savaş ve barış kararını verme yetkisi ile anayasayla ilgili siyasal çözüm anahtarını elinde bulundurmaktadır. Mültecilerin geri dönmesi ve Halep, Şam ve Lazkiye arasındaki uluslararası yolların açılması konusunda da tasarruf ondadır.

Siyasal çözüme ulaşmada yegane otorite kabul edilen Cenevre görüşmeleri ile BM’nin Aralık 2015’te Suriye’ye ilişkin aldığı 2254 numaralı kararı bertaraf etmeyi amaçlayan Astana ve Soçi görüşmelerinin başlangıcından bu yana da söz konusu durum aynı şekilde devam etmektedir.

İdlib’i yerle yeksan, Esed rejimine karşı isyana kalkarak özgürlük isteyen dört milyonu insanı ise katletmek istemektedirler. Bu nedenle tüm dünya, eşitlik ve onur istedikleri için İdlib halkını ortadan kaldırma konusunda hemfikirdir.

Dünya, terörle mücadele bahanesiyle katil Esed rejimine devrime kalkan her Suriyeliyi katletmek, Suriye şehirlerini ise yakıp yıkmaktadır. İdlib’in kaderi, DAEŞ’le mücadele gerekçesiyle sivil halkın başına yıkılan Rakka şehrinin kaderinden daha acıdır.

Önümüzdeki günlerde birçok Suriyeli can verebilir. Sonraki nesiller gidenleri devrime kalkan, dik duran ve onurlarıyla ölen insanlar olarak hatırlayacaktır. Yine hiçbir Arap devletinden Suriye’de yaşanan katliamlara karşı bir açıklama ya da kınama yapılmadan can verdiklerini de bileceklerdir.

Son söz:

Devrim bir fikirdir ve fikirler öldürülemez. Zaferimize olan inancımız tamdır. Yaşanan tüm hayal kırıklıkları ve yapılan komplolara rağmen, Suriye devrimi büyüklüğünde bir devrimin mağlup olması olanaksızdır. Ve halk hala rejimin devrilmesini istemektedir.

Whatsapp