Demokrasi ve Arap Baharı


 

Arap Baharı ancak çetin bir kışın arkasından bahar olacak. Arap ve bölge halkları, 20. yy’ın başlangıcında sömürgecilikten kurtulmak için, 21. yy’ın başlangıcında ise istibdattan kurtulmak için isyan etti. Öyle görünüyor ki uyanış ve zincirleri kırma hareketi devam etmektedir ve asla sonlanmayacaktır.

Bugün bizler Tunus’ta demokrasi tecrübesinin geliştiğini ve halkın seçimlerde alışılagelen klasik durumdan farklı bir şekilde katılım sağladığını görüyoruz. Önceden insanlar partilere, akımlara ve seçim propagandalarına göre yön alırken, şimdi ise hiçbir partiye aidiyeti olmayan bağımsız bir kişiye teveccüh ettiklerine tanık oluyoruz.

Akademisyen bir hukuk adamı; halkın böyle bir kişiye yönelmesi, aslında adalet ve hukuka yöneldiğinin zımni bir ifadesi. Tunus halkı televizyonlarda çok da boy göstermeyen ve aynı zamanda bilinen geleneksel akım ve partilerden uzak olan Kays Said’e teveccüh gösteriyor. Said ise aday olan diğer partili isimlerin önüne geçmiş durumda. Dönüşüm sahasında ortaya konan kanlı senaryolara rağmen demokrasi yürüyüşü devam ediyor. Suriye ve Libya’daki kanlı sahnelerin yanında Tunus, Sudan ve Cezayir’deki sivil hareket daha sükûnetli bir yapıda. Bunun ise birçok iç ve dış sebebi var. Devrimleri kötü gösterme ve karalama yolunda harcanan çabalara rağmen, bu devrimler özünde özgürlük ve demokrasi için verilen kurtuluş mücadeleleridir. Suriye rejimi devrimi radikalizm ve aşırılıkla özdeşleştirmeye çok çabalamış olsa da, istibdattan demokrasiye geçmek isteyen devrimlerin hayalleri son bulmamıştır. Bugün dahi askeri saldırılar karşısında sivil bir hareket söz konusudur.

Mısır’da da ister varlığını sürdürsün ister sürdürmesin, Muhammed Ali olarak anılan alışılagelmemiş bir olgu peyda etmiştir. Önemli bir gelişmedir bu; halkların değişim konusundaki ısrarlarının ne denli büyük olduğunu göstermektedir.

Değişim süreci hiçbir şeyin önüne geçemeyeceği tarihi bir gerçekliktir. Uluslararası toplum ve Batı, önderleri bu aksi yönde slogan atmasına rağmen demokrasi isteyenlere karşı adil ve tarafsız olmaktan uzak olsa da, değişim gerçekleşecektir!

Fakat bu halklar ellerindeki imkânlarıyla hedeflerini hayata geçirme yolunda büyük çaba harcamaktadır. Bugün Sosyolog Zygmunt Bauman’ın dediği gibi “Akışkan Gözetim” çağında, hükümetler, devletler, aileler ya da diğer hiç kimse bu halkları katı bir gözetim altında tutamaz. Zira bilgi alışverişi, bilgiye ulaşma, bilgiyi, düşünceyi ya da mesajı iletme herkes açısından kolay hale gelmiştir. Kimse bu akışın önüne geçemez. Bu nedenle halkları dizginlemek artık zor değil, imkânsızdır.

Aynı şekilde değişimin kaçınılmazlığı daha yakın hale gelmiştir. Yine Arap halklarının uyanışının kaçınılmazlığı da yakındır. Bazı büyük devletlerin bölgedeki çıkarları artık tehdit altındadır. Rusya ve İran’ın Suriye rejimini destekleme yönündeki tüm girişimlerine rağmen, bu destek artık çok masraflı hale gelmiştir. Ve artık rejim de, yabancı dövizler açısından Merkez Bankası açıkladığı üzere iflas etmiştir. Ekonomik çöküntüsü de aşikârdır. Aynı zamanda rejime yönelik yaptırımlar da söz konusudur. İnsanlar Arap Baharı’nın başlangıcından bu yana geçen yaklaşık on yıllık süreyi uzun görebilir; fakat devletlerin ve değişimin ömrü düşünüldüğünde aslında makul bir süredir. Bu nedenle kanaatimce Arap Baharı er ya da geç demokrasiyi getirecek ve istibdadı ortadan kaldıracaktır. Böylece bahar, tüm bu fırtınaların ardından tekrar çiçek açacak ve meyve verecektir.

 

 

Dr. Zekeriya Melahefçi

Suriyeli Araştırmacı-Yazar

 

 

 
Whatsapp