Güvenlik Konseyi


 

BM Güvenlik Konseyi’nin İdlib’de derhal ateşkes yapılması yönündeki karar taslağına Rusya ve Çin’in veto hakkını kullanması, Rusya’nın askeri baskıyı sürdürerek Suriye halkına boyun eğdirme ve katil Beşşar’ın Suriye’de ilelebet devlet başkanı olarak kalmasını sağlama politikasının hala devam ettiğini, aynı zamanda dünyanın Rusya’nın Suriye meselesini İsrail ve ABD’nin kabulüyle eline almasına onay verdiğini göstermektedir.

Halkların tarihinde en absürt durumlardan biri, Güvenlik Konseyi’nin İdlib’de ateşkesle ilgili bir oturum yaparken, saldırgan taraflardan birinin daimi üye olması ve veto hakkına sahip bulunarak, Suriye halkını katletme ve şehirlerini yerle bir etme amacıyla bu hakkını kullanabilmesidir.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Güvenlik Konseyi ya da medyadaki adıyla Uluslararası Güvenlik Konseyi, BM’nin en önemli unsurlarından birisi ve BM Antlaşması’nın yedinci bölümü uyarınca uluslararası barış ve güvenliğin koruyucusu sayılmaktadır. Bu nedenle aldığı kararlar üye devletler açısından bağlayıcıdır.

Barışı tehdit eden herhangi bir durum veya saldırgan faaliyetin muhatabı Güvenlik Konseyi’dir. Konsey çatışma taraflarını, çatışmayı barışçıl yöntemlerle çözmeye davet eder. Bazı durumlarda ise Konsey, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve yeniden tesisi için güç kullanımına da başvurabilir.

BM Genel Kurulu, daimi üye devletlerden herhangi biri Güvenlik Konseyi’nin bir kararının çıkmasını önlüyorsa, 3 Kasım 1950 tarihli ve 377 numaralı karara göre “barış için birleşme adı altında acil ve olağanüstü” bir şekilde toplanabilir. Bu da Genel Kurul’a başvurma yöntemini pekiştiren bir uygulamadır. Böyle bir durumda Genel Kurul, Güvenlik Konseyi’nin yerini alır ve üyelerinin üçte ikisinin onayıyla verilen tavsiyeler bağlayıcı hüviyet kazanır. Güvenlik Konseyi de bu tavsiyeleri gerekli şekilde tatbik etmekle yükümlüdür.

Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nin karar taslaklarına karşı on üç kez veto hakkı kullanmış, bununla müttefiki olan katil Beşşar Esed’i korumayı hedeflemiştir. Bu da Suriyelileri soykırımdan geçirme kararının herkesin hemfikir olduğu bir karar olduğunu göstermektedir.

Uluslararası sistem Beşşar rejiminin suç ortağı olmasa, rejim temsilcisinin Güvenlik Konseyi ve BM’de bulunması ve konuşmasına müsaade etmezdi. Nasıl oluyor da uluslararası toplum insaniyet iddiasında bulunurken Esed mafyasının suç çetesinin Güvenlik Konseyi’nde barınmasına izin veriyor?!

Veto komedisinin akabindeki şaşırtıcı gelişmeleri takip edenler kendilerine, bunun insanlığın vicdanının uyanışı mı yoksa Suriyelilerin katledilmesi tiyatrosunun bir devamı mı olduğu sorusunu sormaktalar.

 

 

  • Güvenlik Konseyi 30.09.2019 Pazartesi günü Geir Pedersen’ın brifingini dinledi. Pedersen, anayasa komisyonunun tek başına çatışmayı çözemeyeceğini, 2254 numaralı karara geri dönülmesi gerektiğini ve Suriye’nin gelecekteki anayasasının halka ait olduğunu ve halk tarafından onaylanması gerektiğini söyledi.

  • ABD’nin Güvenlik Konseyi temsilcisi ise, İran’ın Suriye’deki milislerini derhal geri çekmesi ve İdlib’deki şiddetin şartsız bir şekilde sona ermesi gerektiğini belirtti.

  • Fransa temsilcisi de Suriye’de suç işleyenlerin yargılanması gerektiğini dile getirdi.

  • ABD’li Senatör Lindsey Graham ise Trump’tan Suriye rejimine kararlı bir saldırı gerçekleştirmesi talebinde bulundu.

  • ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da, ABD’nin Esed rejiminin klor maddesini 19 Mayıs 2019 tarihinde İdlib’de kimyasal silah olarak kullandığını doğruladığını açıkladı.

Suphi Dsoki

İşrak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 
Whatsapp