Düzensiz Göçmenlerin Entegrasyonunda STK'ların Rolü


 

İnsan şahit olduğundan,  tanık olduğundan sorumludur. Biz bugün bu coğrafyada büyük bir drama, hata birçok alanda soykırıma şahitlik ediyoruz. Maalesef bugüne kadar üretilmiş sosyal bilimler insanlığını bu coğrafyadaki sorumlarını çözmeye kifayetsiz kalıyor. Nasırlaşmış insan ruhu insanları sayılardan, rakamlardan, bir kısım ekonomik verilerden ibaret görüyor. Sorun çözümü beraber yaşamaktan geçiyor. Ama nasıl? Hangi değerlerle? Eşit zeminde, birlikte, hiçbirini ötekileştirmeden, birbirimizi var edeceğimiz en önemli gerçekliğimizdir. Bu bölgedeki insanların hayatı demokratik bir kısım yapılardan, bir kısım sayılardan ibaret değildir. Kendi iç dünyalarını gözden kaçırmadan, hayallerini, umutlarını, kültürlerini, dillerini, dinlerini, tarihten getirdiklerini kaybetmeden bu sorunu çözümüne odaklanmamız gerekir. Uyumdan bahsediyoruz ama diğer taraftan kabulü daha fazla konuşup içmeleştirmemiz lazım. Bildiğimizden sorumluyuz, bildiklerimiz bize bir sorumluluk yükler. Bunların bilen bizlerin çözüm için nasıl bir araya gelebilirizi oturup konuşmamız lazım. 

Günümüz dünyasında sermayenin sınırsız dolaşımına karşı insanın sınırlandırılması bu sorunların en temel kaynağıdır. Göçmenlerin girmediği şehir zamanla çürür ve ölür. Biz bunları nasıl öteki görebiliriz. Onun için sorun vicdanlarımızdaki daralmadır,  çölleştirmedir. İnsanın dilini, dinini, hayatını, yaşamını, kendisinin tercih edeceği bir vasatı en temel insan hakları görmeye ihtiyacımız var. Teknolojide geliştik, birçok alanda geliştik ama ahlakta yozlaştığımızı, insanlıkta fukaralaştığımızı yeniden birbirimize sormamız lazım. 

Suriye ile ilgi en acı yaşanılanlardan biri de göçe maruz kalanların %48’i çocuklardır. Yarım kalmış hayatlardır, yarım kalmış sevinçlerdir. Bakın bir şairimiz diyor ki göç başladı, bir açıdan bin acı doğdu, geride akşamın küllenen ateşi ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı. Bu çocuklar nasıl bir dünyaya açılacaklar? Batıdakiler zannetmesin bu çocukların onları korunaklı sitelerinde rahat bırakacak. Görüyoruz bu insanlar gidip kendilerini niye patlatıyorlar? Bunu Arap birliğindekilere söylemiştim, bugün Katar’da, Kuveyt’te 90 bin dolar milli gelir olurken Yemen’de, Suriye’de 3 bin dolara, bin dolara düşmüş. Nasıl adalet olacak? Nasıl aynı Rabbe elimizi açıp hangi hakla hangi yüzle dua edeceğiz? Bu aslında bir insanlık meselesi, bir insanlık onuru, bizim bunun gerçekleşmesine dönük çabalar ortaya koymamız lazım. 

Bizler Suriyeli aydın, entelektüel, fikir adamlarıyla bir araya geldik. İşrak adında bir gazete çıkarıyoruz. Bu gazetede Marunî, Dürzî, Ermeni, Süryani, Türk, Kürt, Arap, sağcı, solcu, sosyalist, ateist yazarlarımız var. 5 yıldır çıkıyor, 60 küsür ülkeye gidiyor. Türkçe, Arapça ve Kürtçe yayınlıyoruz. Aslında burada böyle bir zenginlik var. Yine Suriyeli misafirlerimize dönük radyolar kurduk, belgeseller çektik. 200’e yakın bu alanda çekim yapıldı. BEKAM diye bir araştırma merkezimiz var. Sosyal uyum kitabı çıktı, şimdi kabul kitabı çalışılıyor. Türkçe ve Arapça bunlar. Diğer taraftan 50 civarında kitap tercüme ettik. Mesela Tolstoy’un, Aliya’nın, Cevdet Said’in. İnsanlar okusun okumayanlar ya teröre ya çatışmaya giriyorlar. Diğer taraftan mahalle buluşmaları yapıyoruz. Geçen hafta Gaziantep’te 2 yerde yaptık. Birçok yerde daha yapıcağız. Suriyeli ve Türkiyeli kadınlar bir araya geliyor anlaşıyor herkes kendi yemeğin yapıyor. İmkânı olmayana malzeme veriyoruz. Mahallede şenlik havasında mahalle buluşmaları yapıyoruz. Gençlere dönük spor aktiviteleri yapıyoruz. Diğer taraftan sivil toplum akademisi ile Suriyelileri sivil toplum örgütlerine dönüştürüyoruz. İnan ki Suriyeliler Arap dünyası içerisinde en fazla eğitimli olanlardır. 

Suriyeli kanat önderlerini araya topladık. Bizim Suriyelilerle ilgili Gaziantep modelinde önerimiz şu; ben ne istiyorsam, benim ailem, çocuğum ne istiyorsa Suriyeliler içinde onu istiyoruz. Bu eşitliği yakalamamız lazım. Dili, dini ne olursa olsun biz bu vesileyle Suriyelilerin o çeşitliğinde yitirdiğimiz zenginliğimizi yakalamaya başladık. Ben bir Hıristiyan’la uzun yıllar oturmamıştım ama şimdi birlikte gazete çıkarıyorum.  Bir Marunî ile bir Dürzî ile birlikte iş yapıyoruz. Bu bizim dünümüz aslında, yitiğimizi bulduk. Bunu kaybetmemek için çaba sarf etmemiz lazım.

Not: Turgay Aldemir’in Dünya Göç ve Mülteci Kongresi’nde yaptığı konuşmadan derlenmiştir.

 
Whatsapp