Arap Baharı


 

 

Arap Baharı’nın kıvılcımları 4 Ocak 2011’de, Sidi Bu Zeyd Belediye yetkililerinin sebze ve meyva sattığı arabasına el koymasını protesto etmek amacıyla Tunus vatandaşı Muhammed el-Buazizi’nin kendisini ateşe vermesiyle başladı.

Tunus’un tüm şehirlerinde halk gösteriler yapmaya başladı ve bu gösteriler her alana yayıldı. Gösterilerde onur ve demokrasi talep edilirken, yıllardır süren yolsuzluğun, baskı yönetiminin ve tek bir kişi ile ailesi ve ona yakın olanların Tunus yönetimi ve servetini elinde bulundurmasının sona ermesi isteniyordu. Gösterilerin başlangıcından iki hafta sonra Zeynelabidin bin Ali rejimi devrilmişti.

Siyasi ve toplumsal katılım talebiyle gerçekleştirilen gösteriler Libya, Mısır, Suriye ve Yemen’e yayılırken, Mısır’daki protestolar sonucunda Hüsnü Mübarek rejimi devrildi.

Libya’da Kaddafi rejimi devrilirken, Kaddafi de öldürüldü. Yemen’de ise Ali Abdullah Salih rejimi devrildi ve bölgesel güçlerin de katıldığı bir iç savaş başladı.

Suriye’de de aynı yönelimle ve daha büyük bir birlik içerisinde diktatör rejime karşı devrim başladı. Ancak Suriye’de devrime kalkanlara karşı büyük bir savaş başlatıldı ve bir milyon fazla Suriyeli katledilirken, milyonlarca Suriyeli yurtlarından oldu. Suriye şehirlerinin çoğu ise harabeye döndü.

Suriye devrimi, sınırlarının koruyucusu olan katil Esed rejiminin başta kalmasını isteyen İsrail’in iradesinin uygulayıcısı olan dünya ülkelerin kendisine savaş açması nedeniyle, suikasta uğradı.

Suriye devrimi Arap Baharı devrimlerinin anasıdır ve her Arap Baharı devrimcisi için sıkı sıkıya bağlı oldukları bir semboldür.

Arap Baharı devrimlerinin başlamasından yıllar sonra, devrimler sonucunda ortaya demokratik siyasal rejimler, ulusal güvenlik ve ekonomik kalkınma çıkacağını düşünenlerin hayalleri buhar olup uçtu.

Bu nedenle Arap Baharı devrimlerinin ikinci dalgası Sudan, Cezayir, Irak ve Lübnan’da kendisini gösterdi ve böylece Arap dünyasında demokrasi ve özgürlüğün geleceğine olan güven tazelendi.

Devrimin kıvılcımları Pers İran rejimine de ulaştı. İşte şimdi İran’ın çoğu kentinde reform ve hükümetin yanlış siyasal yönelimlerinin düzeltilmesi talebiyle gösteriler düzenleniyor. İran yönetimi, dört Arap başkentinde (Şam, Bağdat, Beyrut ve Sana) yönetimin dizginlerini elinde bulunduruyor.

Arap toplumlarındaki zulme uğrama ve geleceğe dair korku hisleri, ayrıca 2011’deki devrimlerin başlamasından sonra daha da kötü hale gelen ekonomik koşullar, halkın sivil bir isyan başlatması ve zalim ve zorba yönetim gruplarının değişmesini talep etmesi sonucunu doğurmuştur.

Yolsuz yöneticilerin yönettiği Arap devletleri, sayısı 100 milyonu geçen genç nesillerin taleplerini karşılayamamış, bu nedenle gençler de yoksulluk, işsizlik ve dışlanmayla karşı karşıya kalmıştır. Geçtiğimiz birkaç yıl zarfında bu devletler toplumlarının ekonomik kalkınma açmazını çözememiş ve idari yapılarındaki yolsuzluğa son verememiş, bilakis sorunları giderek kötüleşmiştir. Bu nedenle halklar zulüm, yolsuzluk ve zorbalığın devam ettiğini gördükçe devrime kalkmıştır. 

Patlayan bir volkanı söndürmek imkansızdır. Aynı şekilde halkların devrimleri de durdurulamaz. Zira devrim bir düşüncedir ve düşünceler ölmez. Bu yüzden büyük Suriye devrimi ölmemiştir ve işte Lübnan, Sudan ve Irak’ta yeniden doğmaktadır. Bu devrim, halklarını aç bırakma üzerine kurulu diktatör Arap siyasal rejimine karşı başlayan bir devrimdir.

Devrimler başarıya ulaşacak ve halklarının paralarını çalarak Batılı bankalarda biriktiren ve böylece Batı’nın da refahının artmasında da payı olan rejimler devrilecektir.

 

 

Suphi Dsoki

İşrak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 

 
Whatsapp