Bölge Büyük Değişimlere Gebedir


 

 

Artık Arap Baharı’nın etkisi yalnızca belirli coğrafyayla sınırlı değil. Aksine kıvılcımları yükselmeye hazır son nokta olan civar bölgelere de sıçramaktadır. Aynı şekilde yöneticisi ve rejimiyle birlikte Arap rejimlerini muhatap alan devrim de, her rejimin kendisi içerisindeki yolsuzluk ve zorbalığa, dar kalıplara, basit anlaşmazlıklara karşı devam etmektedir.

Arap Baharı’nın etkisi, bölgesel komşu ve düşman olan İran’a ulaşmıştır. İran bölgeye ya doğrudan müdahale etmekte ya da yerel vekillerini bu alanda kullanmaktadır. Ancak taraflar arasındaki etki tersine dönmekte, İran’ın kendisi komşu Arap bölgelerindeki hararetli ayaklanmalardan etkilenmektedir. Bu Arap ülkelerinin önceliklerinin başında, İran-Pers projesini dizginlemek ve bu projeyi bölge devletlerinden uzaklaştırmak vardır. Zira Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’i sömürgesi ve projesinin nüfuz ve hakimiyet alanı haline getiren Molla rejimi, şimdi Irak’taki halk devriminin ve diğer Arap ülkelerindeki devrimlerin etkilerini, bu devrimler hedefine ulaşmadan önce hissetmektedir. İşte bu devrimler İranlıları aç bırakan ve servetlerini planlı komplolarında, tüm dünyayı etkileyen pervasız politikalarında kullanan teokratik-zorba rejime de ulaşmış durumdadır.

Humeyni iktidara geldiğinden beri İran halkı rejim eliyle sıkıntı çekmektedir. Rejim, devrimi bölgedeki komşularına ihraç etme sloganları atmış, muhaliflerini tasfiye etmiş, siyasi ve kamusal özgürlükleri kısıtlamış, bu özgürlükleri “evlatlarını yiyen” rejime hasretmiştir. Böylece kendisini kuşatma altına almış ve yalnızlaştırmıştır. Halkından ve siyasi, toplumsal, ekonomik güçlerinden uzaklaşmıştır. Bir kriz içerisinde kalmış ve kendisine bölgeye müdahalede bulunmak ve projeler üretmek vasıtasıyla çözüm yolu bulmaya çalışmıştır. Sonunda da bölgede yaptıklarıyla diğer alanlardaki kayıp ve yenilgilerini bölgeden telafi etme yoluna gitmiştir. 

İran halkının ayaklanmasının, içerisinde İran’ın, maşalarının ve uzantılarının projesine karşıt anlamlar barındıran Lübnan ve Irak halklarının ayaklanmalarından cesaret aldığında şüphe yoktur. Bu iki halk söz konusu projeden bıkmış ve “devrim”i baltalamak istemiştir. Aynı şekilde Suriye ve Yemen halklarının kahramanlık ve liderliğinin, asılsız tarihsel iddialarla şartların kendisi için tamamen uygun olduğu vehmine kapılan bu çirkin mezhepsel projenin karşısındaki konumu da hiç şüphesiz son derece önemlidir. 

 

İran halkının ayaklanması, yalnızca benzin, petrol veya bununla ilişkili ürünlerin fiyatların artışını protesto etmekten ötedir. Yine yaşam şartlarıyla ilgili bir takım taleplerden de derindir. Bu ayaklanma, rejimin yol açtığı ve 40 yıldır biriken ve kronik hale gelen ancak çözülemeyen sorunların bir sonucudur. Bu, protestocuların “Ne Gazze Ne De Lübnan” şeklinde sloganlar atarak onurlu bir hayat istemeleri, İmam Humeyni’nin ve diktatör olarak tanımlanarak aleyhinde “Diktatöre Ölüm” sloganları atılan Ali Hamaney’in fotoğraflarını yakmalarında kendisini göstermektedir. Nitekim halkına ve kullarına bir evliyaullah mesabesinde görülen bu iki isme dokunulması, bu rejim içerisinde çok büyük bir hadise addedilmektedir.

Olayları takip edenler, ABD ve Batı’nın Tahran’daki Molla rejimine yönelik yaptırımlarının etkilerini açıkça görmektedir. Zira rejim petrol ihracatını tamamen durdurmuştur ki bu ihracat, İran ekonomisinin temel gelir kaynağını oluşturmaktadır. Bunun sonucunda kalkınma planları neredeyse durma noktasına gelmiş ve enflasyon son aylarda %40’tan fazla artmıştır. İşsizlik oranı %12’nin üstüne çıkmış, nüfusun yarıdan fazlası yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Diğer yandan rejim, Suriye ve Yemen’de yaptığı savaşlar için, yine Lübnan ve Irak’taki maşalarına milyarlar harcamaktadır. Bu harcama ise uluslararası raporlara göre boşalma noktasına gelmiş olan hazineden yapılmaktadır. Öte yandan İran, büyük devletlerin arasına girebilmek için uranyum zenginleştirmesine de harcamalar yapmaktadır.

İran rejimi bugün, yakın zamanda politikaları ve çılgınlıklarının bedelini ödeyeceği büyük ve çok sayıda krizle karşı karşıyadır. Tüm bunları aşması ise kendisini iyiden iyiye ve gerçek anlamda gözden geçirmediği sürece kolay olmayacaktır. Ancak yapısı göz önüne alındığında, bunu yapacağa da benzememektedir.

İran rejimi, iç sorunlarıyla ve protestocuların haklı ve meşru talepleriyle yüzleşmelidir. Aynı şekilde çeşitli alanlarda kendileriyle savaştığı bölge halklarıyla da yüzleşmelidir. İran ayrıca, Molla rejiminin izin verilen tüm sınırları aşan yahut uluslararası ve bölgesel ölçekte kabul edilmeyen politika ve isteklerine artık tahammül etmeyen uluslararası toplum ve dünyayla da yüzleşmelidir.

 

 

Abdurrahim Halife

Suriyeli Yazar

 

 
Whatsapp