İçinde bulunduğumuz çağda Müslümanlar, yeni dünya düzeninde toplu katliamlara maruz kalmaktadır. Bu katliam ve soykırımlar, büyük bir medya karartmasıyla yaşanmakta, medeni dünya liderleri tarafından görmezden gelinmekte ve inkar edilmektedir. Son yirmi yılda yaşanan katliamlar sonucunda Bosna, Çeçenistan, Kosova, Keşmir, Hindistan, Filipinler, Afganistan, Endonezya, Nijerya, Burma, Eritre, Somali, Filistin, Lübnan, Irak ve Suriye’de yüz binlerce insan can verdi.
Batılı sömürgecilerin Müslümanlara karşı defalarca işlediği katliamlar, farklı uyruklara sahip kişilere karşı, farklı ülke ve topraklarda yapılmış ve farklı sayıda kişilerin yaşamını yitirmesine yol açmış olsa da, bu kişilerin ortak noktası İslam dinine mensup olmalarıdır. Katliamı yapan ise yeni dünya düzenidir.
Sistematik katliam ve aç bırakma operasyonları sonucu örneğin Irak’ta milyonlarca çocuk öldü. Amerika II. Körfez Savaşı’nda 300 bin sivil ve asker öldürdü. Yine 10 yıllık ambargo sırasında da gıda ve ilaç yetersizliği nedeniyle bir milyondan fazla çocuk can verdi.
Müslümanlara karşı yapılan toplu katliam ve etnik temizlik operasyonlarının kaydedilmesi için ciltlerce defter ve kendisini rakamları yazmaya adamış tarihçiler gerekmektedir. Nitekim katliam ve soykırım operasyonları farklı şekillerde devam etmektedir. Doğum kontrol programları, Batı’nın Müslüman ülkelere gıda yardımı adı altında gıda kolileri içerisinde gönderdiği hastalık yayan ilaçlar bunlara örnektir.
Devletlerin ve zorba rejimlerin halklarına, özellikle de bir tehdit hissetmesi durumunda Müslüman gençlere karşı yaptığı katliamlar ise cabası. Bu rejimlerin suç listeleri kabarıktır. Nitekim Hafız Esed, seksenlerin başında Suriye halkından 40 bin kişiyi katletmiştir. Lübnan/Beyrut’taki Tel el-Zater’de yaklaşık 60 bin Filistinli, Trablus’ta 20 bin Lübnanlı katledilmiştir. Katil Beşar Esed de Batı’nın kendisinden görevde kalması için istediği bedeli ödeyerek bir milyondan fazla Sünni Müslümanı katletmiş, Suriye’nin Sünni şehir, kasaba ve köylerini yıkmıştır. Yine Batı’nın azınlıkları koruma isteğini yerine getirerek, Suriye’de Sünni çoğunluğu katletmiştir.
Batı medeni olduğunu ve insan haklarına bağlı hareket ettiğini iddia etmekte, ancak arka planda Müslümanlara karşı bir haçlı savaşı yürüterek, katliam planları yapmaktadır.
Suriye’de yaptıkları, Batı’nın İslam ve Müslümanlara olan düşmanlık stratejisini açık bir şekilde göstermektedir. Zira Batı, katil Esed’i para ve silahla desteklemiş, daha fazla Suriyeliyi katletmesi için ihtiyaç duyduğu şeyleri tedarik etmiştir. Bu oyunun gizemleri, ABD Eski Başkanı Obama döneminde ÖSO’ya katliamdan kurtulmalarını sağlayacak uçaksavar silahların ulaştırılmasının yasaklanmasıyla ortaya çıkmıştır. Daha sonra ABD, Putin’in Suriye halkını katletmek, şehirlerini ve askeri donanımını yıkarak İsrail’in bölgedeki en güçlü devlet olarak kalmasını sağlamak amacıyla Suriye’ye girmesine yetki vermiştir. Aynı şekilde İran’ın dört Arap başkentini (Şam, Beyrut, Bağdat, Sana) hakimiyeti altına alarak Pers İmparatorluğu’nu yeniden kurma ve Sünnilerden öldürebildiğini öldürerek, geri kalanları ise tehcir ederek demografik dönüşümü sağlama hayaline izin vermiştir.
Üzücü olan ise Arap ve İslam dünyası lider, kral ve devlet başkanlarının Batı’nın isteklerine boyun eğmiş olmasıdır. Kendi halklarına baskı yaparak, halklarını devrim düşünmeleri halinde Suriye halkının akıbetiyle karşılaşmakla tehdit etmişlerdir.
Suriye halkının devrimiyle Rusya, İran, İsrail ve katil Suriye rejimine karşı tek başına mücadele ettiğini ne zaman anlayacaklar bilmiyoruz.
Son olarak:
Batı’nın İslam’a karşı açtığı savaşı yalnızca Türkiye fark etmiş ve Türkiye, Malezya ve Pakistan’dan oluşan, İslami uyanışı sağlayacak bir işbirliği ile büyük bir İslami ittifak kurma çağrısı yapmıştır. Bu sayede İslam ülkelerinin istikrarı sağlanacak ve maruz kaldıkları baskılardan kurtulacaklardır.
Diğer İslam ülkelerinin de uyanmasını ve Müslümanlara yapılan katliamlarla mücadele için yakın zamanda bu ittifaka dahil olmasını temenni ediyoruz.
Suphi Dusuki
İşrak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
