Matem tadında bir zaman ve kan, ıssızlık ve korku damlayan saatler.
Geçen uzun ve ağır dokuz yıl boyunca Suriyeli siviller, haris insan aklının üretebileceği her türlü kötülük, katliam ve yıkıma maruz kaldı, işkence ve tedhişi yaşadı, abluka, tehcir ve toplu göçle yüzleşti. Yasalar ise neredeyse Esed rejimi ve destekçilerinin işlediği suç ve ihlalleri tespitte yetersiz kalırken, insan muhayyilesi bu suçları tasavvur etmekte acziyete düştü.
Esed’in barbar mafya rejimi, Suriye halkına zulmetme ve soykırıma uğratmaya yeltenmeye kadar gitti. Halkı abluka altına aldı, aç bıraktı, sağlık, ekonomi ve eğitim altyapısını yerle bir etti, tehcire zorlamak, Suriyeli kimliğini değiştirmek ve demografik dönüşümü sağlamak için kararlılığını kırmak amacıyla tüm yolları denedi.
Suriyeliler için zaman, gizemli ve endişe verici bir kaygı kaynağına dönüştü. Ömrünün saatleri, vicdanına ve kalbine birer çivi gibi saplanarak, zayıf ve çifte standartlı, ilkelerini ve değerlerini yitiren dünyanın geldiği noktaya gerçekten inanacak noktaya gelen zihninde derinlere indi. Katledilen Suriyelilerin artık ilahi bir mucizeden başka umutları kalmadı. Zira sadece olanları görmezden gelmek ve sessiz kalmakla yetinmeyerek zorbalıktan kurtulma ve adaleti sağlama, doğal bir hayata başlayarak onur ve insanlıkla yaşama iradesini yok etmeye çalışan uluslararası topluma ve yeryüzündeki milletlere güvenini yitirdi.
Sezar Yasası ve Değerler Örtüsü Altındaki Çıkarlar
Dünyada en büyük güç olan Amerika, Suriye’deki katliamları durdurmak ve bu katliamları işleyen Esed rejimi, Rusya ve İran’ı cezalandırmak için “Amerikan” yapımı bu yasaya ihtiyaç duymakta mıydı? Geçen tüm bu yıllar boyunca Suriyeliler kan içerisinde yüzerken ve Suriye bir yıkım, çığlık ve acı yurduna dönüşürken, Suriye’nin yarısı cinayet ve halkın dünyanın beş kıtasına dağılması nedeniyle boşalırken, bekler miydi?
Daha önemli bir soru ise, bu yasanın Suriyelileri içinde bulundukları felaketten kurtarıp kurtaramayacağı ve diktatör Esed ile avanesinin olmadığı bir Suriye hayalini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği, suçlulara kısas uygulayıp uygulayamayacağı ve bu vatanın evlatlarının yeniden adalet ve özgürlüğe sahip olup olamayacağıdır. Ayrıca akıllarda, insan hakları değerleri ve ilkeler örtüsü altındaki niyetler ve böyle bir zamanda bu yasanın çıkarılmasının gerçek nedeni ile ilgili sorular da vardır!
Tüm soru ve şüpheler, ABD’ye ve uluslararası topluma olan meşru güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Bu da Suriyelilerin çoğunluğunun Sezar Yasası’nı soğuk bir şekilde karşılamalarını ve yasanın gerçekten de Esed’i ve katil rejimini devirebilecek güçte olup olmadığını sorgulamalarını açıklamaktadır. Suriyeliler yasanın olası olumsuz sonuçları ve arkasından gelebilecek komplo hakkında endişe duymaktadır. Ancak bu yasaya ABD’nin Suriye meselesine daha az müphem bir şekilde yaklaşma politikasının başlangıcı olarak bakılabilir. Buna göre ABD, katil Esed rejimi, siyasal ve yargısal geleceğine daha açık bir tutum takınmaktadır. ABD’nin Suriye’de siyasal çözüm ve Suriye’nin geleceğinin çizilmesinde ortak ve etken olacak taraflar, yine çeşitli alanlardaki altyapısının yeniden inşasına bakışı da önemlidir. Bunların yanı sıra, Sezar Yasası Rusya’nın arzularını önleyerek, çıkarlarını korumak ve elde etmiş olduğu bazı kazanımları muhafaza etmek amacıyla, Esed’i tekrar güçlendirme isteğinden vazgeçmeye ve ABD’nin vizyonuna göre siyasal çözüm projesine dahil olmaya itebilir.
Adaletin Sürekliliği ile Konum ve Çıkarların Değişkenliği
Suriyeliler adalet ve meşru hakların zamanla ve zamanaşımıyla yok olmayacağını anlamıştır. Çıkarlar ve tutumlar ise zaman geçtikçe değişir ve dönüşür. Yapılacak binalar ancak sağlam ve muhkem temeller üzerine kurulur. Ufkun karanlık ve etrafın kapkara olmasına rağmen, tüm bu matem ve acılara rağmen, Suriyeliler tereddüt yahut aşağılanma ve köleliğe dönme aşamalarını gayrikabili rücu olarak geçmiştir. Yaşadıkları acı tecrübe sonucunda birçok ders almış ve dirayet kazanmış, düşmanlardan önce dostların dillerindeki niyetleri sorgulamayı, başkalarının kararları ve eylemleri arkasındaki hedef ve çıkarları araştırmayı öğrenmişlerdir. Ayrıca artık gerçeği ve meşru talepleri başkalarına iletebilmek, ortak çıkarları ve kesişme noktalarını gösterebilmek için onların diliyle konuşmak gerektiğini de anlamışlardır. Ancak Suriyelilerin öğrendikleri en önemli şey, insani hak, ilke ve değerlerin yaratıcı ve orijinal girişimlere, para ve insan gücüne, takım ruhuyla çalışan, insani ve milli ruha sahip kurumsal ve örgütlü bir çerçeveye muhtaç olduğudur. Sezar takımı da işte bunu gerçekleştirmiş, çok sayıda örgütle temsil edilen ABD’deki Suriye diasporasını bünyesine katmıştır. Bu örgütler içerisinde yasanın kabul edilmesini sağlamak için kurumsal bir şemsiye altında büyük çaba gösteren seçkin milli şahsiyetler bulunmaktadır. Sonuç olarak yasa, Suriyelilerin adalet ve değişim konusundaki iradelerinin zaferi, bu çabayı bir grup ya da topluluğa atfetmeye çalışmadan, tüm Suriyelilerin ve Suriye’nin çıkarı için toplu bir şekilde çalışma becerilerinin ispatıdır. Şimdi Suriyelilerin de bu ruha sahip siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel kurum ve oluşumlarının teşekkül etme vaktidir.
Ali Muhammed Şerif