İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü adlı yapının lideri olan Kasım Süleymani’nin ölümüne karşı İran’ın füze saldırısıyla verdiği karşılık hakkında ve yine İran’ın ve yeni takipçilerinin Amerika’ya yönelik bir intikam saldırısından bahsetme girişimleri hakkında ne denirse densin, ABD’nin Molla rejimine ve “İran devrimini” ihraç etme mekanizmalarına, hatta İran’ın terörüne Süleymani’yi tasfiye ederek vurduğu darbenin boyutu son derece acı vericiydi. İranlılar da bu nedenle vurulan darbeyle mücadele edemeyecektir. Aynı şekilde bu boyuttaki bir darbenin intikamını alamayacaklardır. Süleymani, Kudüs Gücü’nün liderliğini 1998’de selefi Ahmed Vahidi’den teslim almış, bir hareket ve güvenlik şahsiyeti olarak Molla rejimi adına komşu bölgesel Arap topraklarında birçok başarı kazanmıştır. Arapların ise bu terörist ihraca karşı koyacak hiçbir gerçek projesi olmamıştır. Bu terörist ürün, mezhepçi Pers projesinin bölgenin tamamına fiilini hakimiyet kurmasını istemektedir. Ancak sunduğu farklı adlar bugün değil Irak-İran arasında sekiz yıl süren savaş döneminde aleni ve bariz hale gelmiştir. İran-Kontra Skandalı’nda Irak’a karşı İranlılara silah kaçırıldığı ortaya çıkmıştı. O dönemde ve hala yönetimde, İsrail karşıtı olduğunu iddia ede Molla hükümeti bulunmaktaydı. Kudüs Gücü de, İranlılar eliyle “Kudüs’ün kurtarılması” şeklindeki büyük yalana hizmet amacıyla kurulmuştu. Buradan hareketle Süleymani’nin öldürülmesi, “göreceli olarak” İran’ın bölgedeki yayılmacı projesinin baltalanmasına katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde özellikle Suriye’de olmak üzere, İran’ın sınırları dışındaki varlığını sonlandırması söz konusu olabilir.
İran’ın Suriye’nin Albukemal kentindeki karargahlarının tahliye edildiği yönündeki bilgiler doğrulandığı takdirde, ki sahadan gelen bilgiler İranlı milislerin Deyrizor’a bağlı Albukemal’deki karargahlarını Suriye’de İran’a bağlı milislere ait mevzilerin maruz kaldığı bombardımanın benzerinin yaşanabileceği düşüncesiyle tahliye ettiği yönündedir. Suriye sahnesi, 2020 yılında Süleymani’nin ölümü ve sonrasında yaşananlar ve buna bağlı olası gelişmeler ışığında, birçok dönüşüm ve değişime tanıklık edecektir. Burada güçlü olan ihtimal, İran hükümetinin Amerikalılara karşı itaatkar bir hale gelerek ABD’yle ve genel anlamda da Batı’yla yeni ittifaklar kurması, böylece 5+1 anlaşmasını itibarını geri kazanma yoluna gitmesidir. ABD yönetiminin asıl hedefi ise yalnızca çıkarları ve üvey evladı İsrail’in güvenliğidir. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump bunu defalarca tekrarlamış, açık bir şekilde İran’daki Molla rejimini devirmeyi hedeflemediğine işaret etmiştir. Zira ABD, İran’ı bölgede kendisine milyarlarca daha dolar getirecek bir korkuluk olarak tutmak istemektedir. Hatta İran rejiminin varlığını sürdürmesini ancak bu varlığın kendi ayakları altında olmasını istemektedir. İran rejimi de bunun farkındadır. Öyle ki rejim, giderek ağırlaşan bir ekonomik abluka altındadır ve İran’daki ekonomik durum halkın tahammül edemeyeceği bir noktaya ulaşmıştır. Buna bağlı olarak da İran topraklarının tamamında, halk ayaklanmaları yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir.
İran’daki ekonomik çöküş, Kasım Süleymani’nin ölümünden de doğrudan etkilendi. Nitekim ABD dolarının döviz kuru, Süleymani’nin öldürüldüğü günden bir gün öncesine göre 4 bin riyal artarak, 136 bin riyala ulaştı. Tahran borsa endeksleri de kırmızı seviyeye ulaşarak, büyük kayıplar yaşadı ve endeksler %3 oranında düşerek, 12 bin 652 puan seviyesine geriledi. Yapılan bilimsel belgelemelere göre ise kapanışta 16 bin 765 puan seviyesinde kaldı.
Bunun anlamı, Süleymani’nin öldürülmesi ve İranla ABD arasındaki gerilimlerin, öncelikle İran üzerinde olumsuz etkileri olacağı ve bu süreçten en fazla Molla rejiminin zarar göreceğidir. Bunun sonucunda ise hiç kuşkusuz (ABD yönetiminin kastı olmasa bile) olumlu bir sonuç ortaya çıkacaktır. Çünkü Suriye halkı, onur ve özgürlük halkıdır. Bu olaylar da onun açısından daha olumlu sonuçlar doğuracaktır. Tüm bunlar da İran’ın Suriye ve bölgedeki işgalci varlığını zayıflatacak, bu kez bel altından vurulan en iyi darbe olacaktır. İran ise bunun sonuçlarını kısa sürede göremeyecektir. Bu da söz konusu katilin öldürülmesiyle yüreklerine su serpilen Suriye halkının durumunu açıklamaktadır. Zira İran, mezhepçi bir şekilde müdahale etmemiş olsa çökmek üzere olan Suriye rejiminin yeniden ayağa kalkmasına katkı sağlamış, aynı şekilde sonrasında Rusya’nın işgalci müdahalesi de aynı etkiyi göstermiştir.
Süleymani’nin öldürülmesi sonucunda bölge, özellikle de Suriye, Suriye meselesi açısından olumlu bir gelişmeye tanık olacak mıdır? Bölge, Süleymani düzeyindeki bir kişinin öldürülmesinden fayda mı görecektir? Süleymani’nin ölümünden sonra 2020 yılında manzara nasıl olacaktır? Sürprizlere ve dönüşümlere gebe olan önümüzdeki günlerde, tüm bunların cevabı ortaya çıkacaktır.
Ahmet Mazhar Saadu
Siyasi Bölüm Başkanı