Muhayyilenin sınırı yoktur ve aklın da kendisinden başka hududu yoktur. İddia ediyorum ki aklın istediği mekan ve şeye ulaşabilecek duyu ve nitelikleri vardır. Akla dokunur ve daha derinlerine dalarsınız, bunu yaparken de mesafelere, zamana ve mahiyete bakmazsınız. Hayat ettiğiniz ya da düşündüğünüz her ne olursa olsun, akla yönelmeniz ve içine dalmanız, sizinle olması için yeter. Böylece hayal gücünüze ve mutlak tasavvurlarınıza teslim olur, onu dilediğiniz şekilde şekillendirir, ona hitap eder, diyalog kurar, istediğinizi ona söyletirsiniz. O da sizi kalıcı bir yerleşik olarak kabul eder ya da geçici bir ziyaretçi olarak kovar.
Yağmurlu bir kış gecesinde, Nisan güneşinin tadını çıkarıp, elinizi gökyüzünün mavisine uzatabilirsiniz. Kendi çöl hapishanenizdeki yalnız zindanınızda, celladınızın göğsünü çiğneyerek, çiçekleri koparıp, sevdiğinizle yeşil çimenler üzerinde dans edebilirsiniz. Bu aklın ve hayal gücünün özgürlüğüdür. Yalnızlığının size bahşettiği cennetinizdir. Önünde hiçbir engel ya da kimse duramaz.
Yalnızlık cennetini düşünmek gerçekten bir kaçış, atalet ya da vakit kaybı değildir. Monotonluktan, toplumsal disiplinden, huzur ve sükunet dünyalarına, gürültü ve kaosa doğru yapılan geçici bir tatildir. Düşünmek için bir zaman ve engin sahalarında özgürlük egzersizi yapma fırsatıdır. Bağlayıcı bir isteğin zincirlerinden, geri dönüşü mümkün olmayan bir an için kurtulmaktır. Geçmişin depolarında dondurulmuş bir arzudur. Artık ayrıntılarıyla oynamaya ya da unsurlarına tahakküm etmeye güç yetiremediğimiz bir andır.
Derin düşünce anlarında yalnız olmayacaksın. Kaygılı ruhunun ve seni özlemiş olan hevesli benliğinin yanında, aklının, kalbinin ve hayal gücünün tamamı seninle olacak. Birbirlerine sarılacak, sohbet edecek ve yola çıkacaklar, zaman ve mekan sınır olmadan.
Kısır bir aklı, sert ve hayal gücü olmayan bir kalbi olandan daha vahşi ve kötü bir insan olamaz. En büyük kötülüklerin kaynağı, zihnini donmuş bir isteğe dair sabit bir resim işgal eden kişidir. Bu kişinin insanın mutluluğunun imkanlarına dair sonu olmayan resimler bulma becerisi yoktur. Bu kişi eksik bir düşüncenin kör esiri olacak ve bu da onu çevresindeki her şeyi sabitlemeye hatta yok etmeye itecektir.
İnsanın özgürlüğünden vazgeçmesi, insan olmaktan vazgeçmesidir
Kimse düşünmenizi, ilke ve değerleri benimsemenizi engelleyemez. Ancak en aşağılık zorbalar, güç ile ya da “yasalar” ile düşüncelerinizi dile getirmenizi ya da en basit kanaatlerinizi hayata geçirmenizi önleyebilir. Sizi acı verici tavizlerde bulunmaya zorlayabilir. Belki de hileye ve ikna olmuş gibi davranmaya başvurabilirsiniz. En iyi durumda ise gerçeğe uyum sağlarsınız. Değerler ve gerçeğin şartları arasında denge kurmaya sığınma, özgürlüğü uygulamak sayılmaz.
Kimse insanın iradesini elinden alamaz ya da özgürlüğünü yok edemez; özgürlüğün odağında akıl vardır. Aklından vazgeçen, buna bağlı olarak düşünme ve seçme becerisinden de vazgeçecektir. Böylece insan türüne aidiyeti zayıflar. İnsanı insan yapan, eylemde bulunma ya da bulunmama iradesi, düşüncesinin sonucuna karar vermesi, kanaati, ilke ve değerlerine bağlı vicdanıdır.
Düşünmek yalnızca kişinin lehine olduğunda, radikallik başlar ve yıkım hakim olur. Başkaları için de düşünmem gerek. Tanımadığım o kişi benim kardeşimdir. Aynı zamanda sorumsuz boşluklarımız ve pervasız eylemlerimiz karşısında duygularımızı iyi bir şekilde ifade edemediğimiz doğa için de düşünmeliyim. Yıkıcı, kontrolsüz uygulamalarımız karşısında da. Özgürlüğün uygulamasında, başkalarını dışlama ya da devreden çıkarma yoktur. Zira doğa, tek bir kullanım için vücuda getirilmemiştir.
Özgürlük, o olmadan ne kadar büyük ve iyi olsa da hiçbir değer, düşünce ve davranışın anlamı olmayan büyük bir değerdir. Özgürlük bireysel ve zihinsel bir uygulamadır ve alanını düşünce, hayal gücü ve tasavvur inşa etmede bulur. Özgürlük, güzellik ve kemal arayan, dışa açık bir kadındır. Beyaz bir coğrafyaya ait, çerçevesiz bir tablodur. Onu aşık insan, sıcak ve parlak renkleriyle boyayarak, çocuksu bir mutluluk ve son derece yoğun bir sevinci vücuda getirir.
İnsan kalabalıklarının gürültüsünde akıl, bireyselliğinden vazgeçer ve onu o yapan kimliğini kaybeder. Böylece büyük bir makinenin parçası haline gelir. Belirli amaç ve hedefleri yerine getirmek için toplu bir savunma bağlamında kendisine verilen görevi yerine getiren bir parmak ya da kol olur belki. Toplumun özgürlüğü, bireyin uygulama ve davranışlarının yasası ve düzenleyicisi haline gelir. Bireysel özgürlük ise küçük görülen bir detay ya da eylemin doğasına, verilen göreve ya da durulan konuma göre büyütülür.
Bununla beraber büyük başarılarına ve dev projelerin ilk tohumlarının, düşüncelerini bireysel olarak yaşayan bir kişinin aklından, yalnızlık cennetinde filizlendiğini çok iyi hatırlamamız gerekir. O cennette o, ruhu, kalbi ve hayal gücüyle birliktedir.
Ali Muhammed Şerif
Kültür Bölüm Başkanı