Diyalog Bilginin ve Yaratıcılığın Temelidir


 

 

Birçok doğal değerin ve ilkenin aksine, tüm insanların üzerinde uzlaştığı bir fikir, düşünce veya doktrin bulmak zordur.Nitekim, birey ve cemaat olarak ortaya koyup onları benimseme ve onlarla amel etme ihtiyacını duyduğumuz, yüceliklerini ve önceliklerini kabul ettiğimiz insanlık, sevgi, özgürlük ve adalet gibi soyut kavramlar ve ana başlıkları bir tarafa bırakırsak,her alanda ve her konuda değişik ve farklı fikir, görüş ve inançların büyük bir seli ile karşı karşıya olduğumuzu göreceğiz.

Ardından bu fark temel kavram öz, kapsam, amaç ve sınırlara uzanacak böylece sayısız teori ve açıklamanın kısıtlanmasına ve kontrol edilmesine ve onlar için belirli koşulların belirlenmesine yol açacaktır. Belki de birçoğu dar bir şekilde uyarlanmış ve kısıtlanmış otoriter projeler ve kişisel çıkarlar ve inkâr ve etkilerini ortadan kaldırabilecek eylemlerde bulunmaya hizmet edecektir.

Yaradan'ın bilgeliğinin, yaşamın devamı ve yenilenmesi ve çeşitliliği, zenginliği ve güzelliği için belirlediği dengenin bir gereklilik olduğunu söylemezsek fark doğal bir olgu olarak görünüyor.Nesneler arasındaki simetri ve uyum ışığında doğallık ve insanlığın varlığı tasavvur edilemez.

Semavi dinler özünde akla aykırı değillerdir.Aksine, tılsımlarını ve simgelerini deşifre edemediği, düğümlerini çözemediği ve mantığıyla tutarlı kabul edilebilir gerekçelere ve ayrıntılara ulaşamadığı ve açıklayamayıp karşısında çaresizce kaldığı sorulara cevap bulmak için aklın ötesine geçmişlerdir. 

Din, kabul-inkâr ve fiili işleme ve ondan kaçınma bağlamında hiçbir zaman kişi ile iradesi arasına girmemiştir. Her birinin ayrı ayrı fikri, görüşü, yöntemi, doktrini ve inancı vardır. Nitekim semavi dinlerin ve onlardan biri olan İslam’ın insan için söylemi açık ve nettir ve karışıklığa yer yoktur.  

Ne yazık ki, bir fikrin veya teorinin doğruluğuna inanarak doğa ve varlık hakkında görüş sahibi olan, hatta sanat ve edebiyatta O’nu arzularına ve seçeneklerine ulaştıracak bir doktrini benimseyen ve görüşüne katılmayanı şeytanlaştırmaya eğiliminde olan birçok insan vardır. Tıpkı bunun gibi onları dışlayan, varlıklarını yok etmek isteyen ve değerlerini savunma haklarını inkar eden, kendi estetik anlayışlarını doğru ve uygun bulma haklarını kabul etmeyen çok sayıda insan mevcuttur.  

Ayrıca, yeni olanın var olana eklenmesi ve onu zenginleştirmesi olgusu varlık bahçesinde haklı yerini almalıdır. Kendini eskinin yerine yeni olarak dayatması zaruri değildir. Yeni olanın, güç ve ihtişam içinde kök salmış olan eskiden beri olduğunu ve ona ihtiyacı olmadığı görüşünü benimsemesine de gerek yoktur. Zira farklı bir bitkinin ortaya çıkması ona sahip olmadığı bir isim edinme hakkı vermez. Kaldı ki kökleri yerden kesilmiş bir ağacın yerine onun çiçekleri yeri ve göğü koku ile doldurur. 

Farklı olanın reddedilmesi doğal değildir. Çünkü nefret, şiddet ve savaş durumu oluşturuyor. Nitekim diyalog olasılığına ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaya yeni düşüncelerin doğmasına mani olur.Hatta şiddete ve aşırıcılığa bile yol açar, bu da hayatı imkânsız hale getirir. Bu nedenle, üyeleri ile fikir ve vizyon çeşitliliği arasındaki ayrımı ve taşıdığı özellikler, yetenekler ve imkanlar arasındaki ayrım v.b. insan toplumlarında yaşanan gelişme ve ilerlemeye dair her şeyi bununla ilişkilendirebiliriz.

Yine doğal olmayan şey, insanlar arasındaki farklılık geleneğinin, bazı kesimler için sadece bir muhalefet ve çelişki arzusuna yol açan bir görev haline gelmesi ve böylece diyalog, doğma ve ön kabullerde kargaşa ve anarşiden başka bir şey üretmeyen kısır bir tartışmaya dönüşür.

Özde / cevherde ihtilafa düşmek, farkı reddetmek ve başkaların düşüncelerini, fikirlerini, inançlarını ve köklülüğünü reddetmek ve onların inandığınız, kucakladığınız ve sevdiğinizle aynı olma hakkını inkâr etmeniz anlamına gelmez.Aksine, durum tam tersidir.Yani, tutarsızlıklar ve çelişkiler olmasına, onu eksik ve ayıp saymamıza,bazı hakların diğerine ait olduğunu kabul etmemize ve gerçeğin sadece tüm insanlar, bireyler ve gruplar arasında dağıtılan parçalarının buluşmasıyla tamamlanmasına rağmen, farkın bir ihtiyaç ve bir zorunluluk olması farkın kabul edilmesini sağlar.

Şu bilinmelidir ki; geniş, var olan ve farkına varılmış ortaklık ve uyum alanlarına dikkat etmeden, katılımcıların ve uzlaşmaların ve tüm taraflarca hazırlanmış ben ve farklı öteki için adalet, hukuk ve eşitlik içeren bir belgeye erişim olmadan toplumun gölgesinde mümkün değildir. Bu da ancak ciddi ve dürüst insanlar arası diyalog ile başarılabilir.

Hayali bir düşüncenin gölgesinde detaylandırılan önyargılar ve farazi arzular, öteki ile ilişkinizde karşılaşabileceğiniz veya tesadüf edebileceğiniz en kötü şeydir.

Kuşkusuz istibdadın/ tiranlığın ve diğerinin tanınmamasından ve kabul edilmemesinden kaynaklanan aşırılığın meyvelerinden biri ve dünyaya tek bir çarpık gözle bakan nefret mantığının tecessüm etmiş halidir.

Genellikle farklı olanı reddetmek ve farkında olmadan farklılığın nedenlerini üzerimizde taşımak için karanlık hapishanemizin içinden geçiyoruz.

Genellikle karanlık hapishanemizden ve cehaletimizden yola çıkarak farklı olanı ve kimden habersiz olduğunu ve farklı olmasının sebeplerini, zihnimizi serbest bırakıp ruhlarımızı özgürleştirebileceğini reddetmekle başlarız.

Genellikle karanlık mahpushanemiz ve cehaletimizden yola çıkarak zihnimizi serbest bırakıp ruhlarımızı özgürleştiren farklılığı ve nedenlerini inkâr ederiz. Hâlbuki eğer bilip tanısaydık onlardan bazılarını kabul edip benimserdik.

Diğerini tanımak için ötekini dışlama arzusundan uzak, bizi özgür bir zihniyete sahip kılan, insanı ve hayatı güzelleştiren ve mutlak gerçeğe, iyiliğe ve güzelliğe olan inancı destekleyen yaratıcı yeninin doğumuna neden olacak eleştiri ve diyalog mekanizmalarını devreye sokmak gerekir.

 

Ali Muhammed Şerif

 
 
Whatsapp