Modern Suriye devrimi, başlamasının dokuzuncu yıldönümünde tökezlemekten ve hedeflerine ulaşmasını engelleyen sebeplerden ve doğasıyla (Zulüm ve yolsuzluğa karşı halkçı devrim)ve defleriyle (Adalet ve eşitliliği sağlayarak vatandaşa özgürlük ve haysiyeti geri getiren yeni bir sistem kurmak ) uyuşmayan yollara sapmasına neden olan yerel, bölgesel ve uluslararası faktörlerden kaçınmıştır.
Bu kazanımları elde etmek için halk, Suriye’de dört ay boyunca şiddete başvurmadı. Bu süre zarfında halk yalnızca Suriye ulusal bayrağını kaldırıp barışçıl gösterilerde bulunurken dini bir talep ya da şiarı seslendirmedi. Buna karşılık Rejim, Irak’ta savaş tecrübesi olan El Kaide lider kadrosunu cezaevlerinden çıkardı. Böylece devrimci hareket yolundan sapmaya başladı ve Suriye ulusal demokratik devrimi yavaş yavaş başka mecralara yönlendirildi.Mezhepçilik üzerinden başlatılan savaşla Suriye halkının birliği parçalandı. Gerçekleşen bu durumdan sonra halk yerinden edilerek vatanları harabeye çevrildi. Hâlbuki devrim, Suriye’de en çok baskı gören Müslümanlara özgürlük ve adaletli bir otorite sağlamak ve yolsuzluğu ortadan kaldırılmak için bir mücadeleydi.
Deviriciler, devrimin silahlı mücadeleye dönüşmesinden sorumlu değil bilakis rejimin çeteleri devrimin silahlı mücadeleye taşınmasına sebep oldular. Tabi ki devrimci siyasi liderlerin, sivil ve barışçıl çağrıların şeklen olmasının ötesinde devrimcileri silahlanmaya yönelik çağrılarını masum kılmaz. Zira siyasi liderler, silahlanmanın Suriye meselesine yansımasını öngöremediler. Siyasi liderler bütün hesaplarını silahlı grupların başarılı olacakları notasında yaptılar. Ya da dış ülkelerin askeri müdahalesiyle netice alacaklarını sandılar. Herkesin bildiği gibi devrime silahlı mücadele girdiği zaman ülke bağımsızlığını kaybeder ve dış ülkelerin belirlemiş olunduğu ajanda uygulanmaya başlanır.
Suriye devriminin Arap baharına katılmasıyla barışçıl gösterilerin ilk aşamasıyla birlikte halkta, özelikle yokluk içinde olan, zulme maruz kalan ve baskı altında olanlarda büyük bir umut oluşturmuştu. Arap baharın başlamasıyla birlikte Tunus devrimin başarılısını ve Suriye’de halk devrimini destekleyenler Şam sokaklarında mum yakarak bunu kutladılar. Arap baharının devrim halkları arasında kader birliği vardı. Nitekim halk değişimin acısının farkındaydı. onları Kader birliği onları büyük zorluklarla karşı karşıya bırakmıştı.
Suriye devriminin gerilemesinin sebebi, Selefi hareketlerin ortaya çıkıp silahlı gruplar oluşturması ve İslam devleti kurmak için mücadele etmesi ile başladı. Yâda peygamber metodu üzere halifeliğin geri getirilmesine çalışılmasıyla devrim mevzi kaybetmiştir. Rejim Lübnan’da Müslüman kardeşler ‘in etkisini silmek için çetelerini harekete geçirdi. Yönetimi ve kontrolü altında çalışan Selefi davetçiler halkta karşılık bulmak için çeşitli organizasyonlar baş vurdular.
Suriye-Irak istihbaratımın İran şemsiyesi altında ve koordinasyonunda Sednaya hapishanesinde ve Irak hapishanelerinde "cihatçı" lider kadroların çıkması(Al-Nusra" ve "DAİŞ) için verimli bir zemin oluşmuştu. Aşırı dini gruplar, yurt dışından cihatçı kabul etmeye elverişli bir ortam meydana gelmişti. Dışarıda bulunan muhalefet grupların bir kısmı bunu destekledi ve onay verdi. Bu nedenle en büyük ve güçlü silahlı gruplar köktenci ve aşırıcılar olmuş oldu. Aslında diğer köktenci örgütler de DAİŞ yâda Nusra’dan çok farklı değillerdi.
Dış muhalefetin önemli bir kısmı, yardım komisyonundaki çalışmaları ile halkla iletişim kurdu. Bu iletişim ağına sahip olduktan sonra bu ilişki ağını kullanmaya başladı ve “kalkan ” terimini içeren taburlar oluşturmaya başladı. Oluşturduğu iletişim ağının potansiyelinden faydalandılar. Tüm Suriye illerindeki çalışmaları koordine etmek için her bir il için "Devrim Kalkanı Komisyonu" kuruldu ve "Sivil Koruma Kurumu" adlı başka bir askeri oluşum kuruldu. Bu gruplar oluşturularak onları oluşturan kişileri iktidara getirecekleri beklentisini taşımaya başladılar. Evet, böylece güçsüz olan silahlı muhalifler, kendini iktidara getirecek kimilerini bekleyip durdular.
Askeri gruplar artık maddi desteğe ve silahlara ihtiyaç duymaya başladı. Silah ve yardıma ihtiyaç duyan gruplar, desteği sağlayan ülkeler tarafından yönlendirilmekteydi. Gruplara destek sağlayan güçler, politikalarına ve çıkarlarına hizmet etmek için onlara destek sağlamaktaydı.
Suriye devrimi askeri bir güce evirildikten sonra Rejim düşmanlarını ve rakiplerini ekarte etmenin formülünü aramaya başladı. Dışarıdaki muhalefet bu askeri yapılanmaya daha önce karar verilmesine rağmen yine de askerileştirmeye yol açan şiddetin rolünü ret etmekteydiler. Rejimin çeteleri nispeten de olsa halk devrimine karşı şiddet uygulayarak erken boğmuş oldu. Halktan kim özgürlük talebinde bulunduysa ona ölüm yağdırdı. Halk, silah eğitimi almamıştı ve da silahları yoktu sadece doğal hakları olan özgürlük ve haysiyet istemekteydiler. Rejimin onların bu isteklerine verdiği karşılık ölüm ile cezalandırmak oldu.
Esad çeteleri ve mezhepçi İran milisleri, Rus ordusunun desteğiyle, İdlib ve çevresindeki son ilerlemenin ardından Suriye bölgesinin yüzde yetmişinden fazlasını kontrol altına almış oldu.
Medya kamuoyunun dikkatini İdlib ve Halep'te yüz binlerce kişinin insani felaketin boyutu hakkında şok edici kareler yayınladı. Birçok Suriyelinin umudu Türkiye’nin garantörlüğünde, Türkiye idlib’e askeri sevkiyat gerçekleştirerek daha fazla muhaliflerin alan kaybını önlemek istedi. Realite olarak Türkiye ile bir yakınlaşma ve kurtarıcı olmalı ama daha önce yaşanan tecrübelerden yola çıkarak yakınlaşma hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Suriye devriminin başarılı olması için ve Suriye halkına adalet, özgürlük ve eşitlik sağlayan demokratik ulusal bir sistemin kurulması üzerinden ilerlemek gerekmektedir.
Yoksa dışarıdan başka planlar formüle etmeye çalışmakla bir şey elde edilemez. Geçiş adalet süreci kapsamında Suriye halkının temel haklarını koruma, katilleri, insanlık suçu işleyenler cezalandırabilecek bir mekanizma ve hakları gasp edilmiş olanların hakkını alabilecek gücü olan bir sistemin kurulmasıdır.
Bu şekilde bir mekanizma kurulursa Suriyelilerin nefret dolu sayfayı Suriye siyasi hayatından çıkarma isteği de yerine getirilmiş olur.
Dr. Muhammed Mervan El-Hatip
Suriyeli araştırmacı yazar