ABD Başkanı Donald Trump'ın Twitter hesabından attığı bir tweet'te yeni Korona virüsü "Çin virüsü" olarak adlandırdığında bu bir dil sürçmesi ya da diplomatik bir nezaket eksikliği değildi. Daha sonra geri geldi ve bunu teyit etmek için 18 Mart Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında aynı ifadeyi tekrarlamıştır. Yerel seferberlik planının bir parçası olarak Korona virüs ile ABD'ye bir saldırı olmuş gibi karşı koyma niyetiyle virüsü Çin'e bağladığını ve Amerikan halkının sırayla alacakları ve savaş ilanıyla sona erebilecek şok edici önlemleri kabul etmeye hazır olmaları gerektiğini belirtmiştir.
Nitekim Trump, insanlık tarihinin bu sıra dışı çağında, tıpkı 11 Eylül 2001’de New York'taki İkiz Kulelerin vurulmasıyla başlayan ve tarihin neredeyse hiçbir döneminde olmadığı şekilde Amerikan halkını harekete geçiren ve onları dış görünüşe göre intikam savaşları, hakikatte planlanmış bir savaş için seferber eden oğul Bush Hükümetinin yaptığı gibi yapmaktadır. Zira böylece Afganistan işgal edilmişti. Ardından İkiz Kuleler olayında hiç yer almamasına rağmen 2003’te Irak’ın işgali gerçekleşmişti. Zira yığılan ordu ve savaş filolarının aslında biri İsrail’le hizmet,diğeri İran’ın Arap bölgeleri içindeki varlığının meşrulaştırması olan iki temel hedefi vardı.
Gerçek şu ki; terörle mücadele bahanesiyle Arap dünyasının yıkımı, tüm Batı'nın yirmi birinci yüzyılı onunla açılmak istedikleri asıl hedef idi. Ancak Arap Baharı dalgası Batı'nın demokrasi yanlısı söyleminin sahteliğini ortaya çıkardı. Nitekim otuz devletten oluşan koalisyon orduları güya Demokrasi getirmek için Irak’a saldırmaktaydı. Nitekim çok geçmeden bu çağrısını sonlandırıp halkın isteklerine karşı cephe almaya başladılar.
Zalim rejimlere karşı çıkan Arap halkına karşı cephe aldılar ve hatta devrimlere karşı komplo kurarak ve geçmişte demokrat olmadıkları için eleştirdikleri hükümetleri desteklediler.
Gerçek şu ki; Arap Baharı devrimlerine tanıklık eden sözleşmenin orta yerinde Çin ve Amerika arasında ekonomik açıdan gizli bir savaş baş göstermiştir. Çin arayı yumuşatma çabalarına rağmen Amerika ve Batı'nın Ortadoğu'daki mobil savaşlarla meşgul olmalarından faydalanmaya devam etmektedir. Kaldı ki Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya Amerika’ya karşı bir ittifak kurmaya azmetmişlerdir. Nihayet bu grup; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin olmak üzere iktisadi bir birliktelik olarak (BRIC) 2009 ülkeleri olarak tanınırken 2010’da Güney Afrika’nın da katılmasıyla genişleyerek (BRICS) olarak anılmaya başlanmıştır. Grup, gerçekleştirdiği yıllık zirveleri aracılığıyla, Batı ülkeleri ve müttefikleri tarafından yönetilen ve kontrol edilen küresel ekonomik sistemden ekonomik bağımsızlığını pekiştirme ve ayrıca dolara alternatif yeni bir para birimi oluşturulma çağrısında bulunmuştur.
Kuşkusuz Çin, hızlandırılmış ekonomik büyümesinin Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki büyük sanayileşmiş ülkeler için bir kâbus haline geldiğinin farkındadır. Özellikle iki kutup arasında Çin lehine meydana gelen büyüme oranlarında farkın her yıl biraz daha büyümesiyle bu rahatsızlık kendini daha da hissettirmiştir. Bu da demek oluyor ki aralarında bir savaş kaçınılmaz bir hal almıştır. Amerika Çin’i dizginlemek ve onu dünyayı yöneten tek ekonomik kutup olarak Amerika'nın yörüngesine tabi olmasını sağlamak için askeri üstünlüğünü kullanacağından kuşku yoktur.
Trump Beyaz Saray'a gelip herkesi şaşırtan bir dizi karar alırken Çin, bir sonraki adımı öngörülemeyen bir yönetimden endişe duymaktadır. Bu yüzden Çin liderliğinin kendisini Amerika tarafından yürütülen olası bir savaşa hazırlaması oldukça mümkündür. Bunun için senaryolar geliştirebilmektir. Bu senaryolardan biri, Çin'in, rakibini beklemek yerine yeri ve zamanı kendisinin seçtiği önleyici bir savaşı yürütmesi olabilir. Askeri olarak iki güç arasındaki büyük eşitsizlik göz önüne alındığında, başka bir tür bir (biyolojik) savaş düşünmek yerindedir. Dolaylı olarak, Çin topraklarında, çok sıkı ve yenilikçi (önceden hazırlanmış) önlemler eşliğinde hızlı bir şekilde kontrol altına alabilecek sınırlı bir alanda bir savaşa başlayabilecektir. Salgını küresel bir salgın gibi göstermek için ülke dışına, Amerika'ya taşıyarak dünyanın, Amerika da dâhil olmak üzere salgınla yüzleşmek için tüm güçlerini seferber etmesini sağlamış olacak ve bununla birlikte, Çin bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacaktır. Bunlardan en önemlisi, savaş hayaletini şimdilik kendinden uzak tutarak teknolojik gücünü ve bilimsel gelişimini küresel olarak tamamlamasıdır. Savaşın kendi topraklarında patlak vermesi ve milyonlarca insanı kaybetmesi yerine Wuhan'daki birkaç bin vatandaşını feda etmesinde herhangi bir yanlış olmadığını düşünmektedir. Özellikle sonuç istediği gibi çıktığında bu bedel Çin için bir önem ifade etmeyecektir. Nitekim beklenen bu sonuç gelecekte dünyaya hükmetmek için Amerika Birleşik Devletleri'ni rekabetten çıkarmaktır.
Yaser El-Hüseyni
Suriyeli Gazeteci yazar