Haziran 1967'den Haziran 2020'ye Suriye!


Haziran yenilgisinden bu yana yarım asırdan fazla zaman geçti. Ülkenin yaşadığı Haziran yenilgisinin, hayal kırıklığının ve bütün yenilgilerin sebebi olan zamanın Suriye Savunma Bakanı Hafız Esad'ın yol açtığı aksaklıkları ve felaketleri hala yaşamaktayız. Kaldı ki; küçük bir savaş ama büyük bir yenilgi olan Haziran olayından sonra, O’nun iktidardaki konumu güçlendi. Başarısız ve entrikacı Savunma Bakanını cezalandırılmak yerine, Suriye'yi ele geçirmek için öne çıkmıştır. Yâda Suriye O’na teslim edilmiştir.  Böylece kendisi ve ailesi Haziran 2020'ye kadar görevde kalmayı sürdürmüştür. 

Askeri ve güvenlikten diğer kurumlara kadar halkın müesseseleri olması gereken bütün devlet kurumları gasp edilmiştir. Suriye'nin işgaline, işgalin hala devam etmesine ve nüfusun çoğunluğunun göç etmesine yol açan bir dizi olayda bu kurumlar, yarım yüzyıldan fazladır içinde yaşadığımız sefil politik koşulların önünü acımıştır. Bu olaylar bir cümleyle özetlenebilir: Yenilgiden sonra hezimete uğrayan Savunma Bakanı, sırf kendisi ve torunları için ülkenin korkulan hükümdarı ve sahibi olurken, Suriye Kraliyet Cumhuriyeti oldu.

Mısır'daki duruma gelince; Haziran yenilgisindeki en büyük ortağımız, o günün intihar eden Mısır Savunma Bakanı Mareşal Abdulhâkim Amir idi. O Hafız Esad gibi yapmadı. Bir darbe ile ya da Suriye’yi bir ganimet olarak gören Suriye Savunma Bakanı Hafız Esad'ın darbesinden iki ay önce ölen yoldaşı Cemal Abdülnasır’ın ölümüyle iktidarı ele geçirmedi. Nitekim Suriye, Orta Çağ'ın feodal zamanlarında olduğu gibi, ülkeye ve içinde bulunan her şeye sahip olan Esad kraliyet ailesinin inançlarının şekillendirdiği sözüm ona medeni bir ülke haline gelmiştir.

Kaldı ki; Savunma Bakanı (yenilginin mimarı), söz konusu yenilginin neden ve nasıl olduğunu zamanın Sağlık Bakanı Abdurrahman El-Ekta’  hariç, iktidardaki yakınlarına bile açıklamamıştır. Nitekim İsrail işgalinden önce Kuneytra'nın düşüşünün nedenini sorgulayanlara Savunma Bakanı öfkeyle bunların askeri sırlar olduğunu söylemiştir. 

Nitekim Suriye Dışişleri Bakanı İbrahim Mahus o zaman şöyle demişti: “Şam'ın ya da Halep'in düşmesi önemli değil. Bunlar sadece geri kazanılabilir arazi ve yapı taşlarıdır. Ama Baas Partisi, Arap ulusunun umudu, düşerse, geri getirilemez."

Ancak açıklama gayri resmidir. Bunları resmen açıklanması yasak ve açıklayan cezalandırılmıştır. Zira Suriye istihbarat subayı Halil Mustafa, gerçeği daha iyi aktarmaktadır. Halil Mustafa, içinde Savunma Bakanını yenilgiden sorumlu olmakla ve Kuneytra'nın düşüşünü erken ilan ederek yenilgiyi kabul etmekte acele etmekle suçladığı(Nitekim erken ilan edilen yenilgi İsraillileri Golan’ı işgal etme konusunda azimlerini artırmış olabilir.) “Golan'ın Düşüşü” adlı bir kitap yazdı. İstihbarat subayının kitabı yüzünden tutuklandığı bilinmekte ve bir daha serbest bırakıldığına dair bir bilgi mevcut değildir. 

Yenilgiden sonra Hafız Esad ordu üzerindeki gücünü artırarak onu Partide ondan daha güçlü olan Baasçı yoldaşlarının etkisinden soyutlamaya başladı. Bir süre sonra beyaz bir darbe ile iktidara gelerek rakip yoldaşlarını tasfiye etti.

Yenilgiler, aksilikler ve felaketler devam etti. Aslında gerçekleşmeyen haziran savaşı zamanından günümüze kadar Hafız Esad ve sülalesi iktidarda kalmayı sürdürdü. 1967 Haziran hezimetinden 2020 Haziran’a kadar çok yenilgiler yaşanıp durdu. 

Yenilgiye uğrayan ordu yeniden yapılandırılması. Çünkü yönetim için bir dayanak noktası olacaktı. Artı devlet kurumlarının gasp edilmesini kabul etmeyen halk hareketlerine karşı zafer elde etmesini sağladı. İşte Esad, ulusal bir savaşta yenilmiş orduyu kullanarak halkıyla giriştiği ailesini yönetimde tutma savaşını böyle kazanmıştır. Bu savaşın adı gerçekte güç savaşıdır. 

Nitekim Ordu, Haziran 1967 ile Kasım 1970 arasında adı geçen Savunma Bakanı'nın beyliği oldu. Ordunun küçültülmesi ve halkla giriştiği hususi savaşı kazanmak için daha nitelikli ajansların işe alınması, güvenlik teşkilatlarının ve bununla birlikte Hafız döneminde güvenlik işlevi olan askeri oluşumların tez zamanda halkı izleyen ve fişleyen yeni rejimin siyasi direği haline dönüşmesi gerekiyordu.

Böylece İstihbarat birimlerinden savunma şirketlerine, özel birimlere ve Cumhuriyet Muhafızlarına kadar bütün bir ordu dâhil olmak üzere Suriye Devleti, aşağılanma, rüşvet, yolsuzluk, mezhep ayrımcılığına dayalı, kendisine ölümsüzlük ve sonsuzluk statüsü verilen ve ibadet edilen bir diktatöre dayalı pervasız bir yapıya dönüştürülmüş oluyordu. 

 

Baba Hafız Esad’ın egemenlik yılları ve oğlunun başa geldiği birkaç yılın ardından, otuz yılı aşkındır ordunun genel durumu hakkında en sağlıklı fikir veren kişi Savunma Bakanı Mustafa Tlass'tır.  Zira Suriye Ordusu bu Savunma Bakanından bir türlü vaz geçmemiştir. Bu yüzden ölümsüz lidere karşı isyanı veya protestoları bastırmak için Suriye ve Lübnan'daki iç çekişmelerle savaşmaya devam edip durmuştur.  Kaldı ki; “Çiçekler”, "Sarımsak ve Uzun Ömür",  Pişirme Sanatı ve "Siyon Pastası" adında kitaplar yazan ve ardından İtalyancadan  (Gina Lollobrigida) ayrılık şiirleri çeviren, Hafız Esad ve o statüde olan başka kişilerin özdeyişlerini kaleme alan kişi de yine aynı Savunma Bakanıdır. 

Suriye Savunma Bakanı Mustafa Tlass, eski Savunma Bakanı Hafız Esad’ın sadık adamlarından biri olarak konumunu korudu. Entrika ile sürdürülecek bir savaşa hazırlanmak için algı operasyonlarıyla insanların duygularının yönetildiği bir ülkede söz konusu şahıs atandığı Savunma Bakanlığı görevini sürdürdü. 

Fakat 1973 savaşını unutmuş gibi görüyor muyuz? Bu kez gerçekten bir savaş vardı ama askeri olarak yenildik. Lakin bu yenilgi örtbas edildi.Böylece siyasi ve politik sorumluluktan sürekli bir kaçış sergilenmiştir. 1973 savaş yenilgisini görmezden gelen, yenilgiyi örtbas edip ortadan kaldıran ve onu bir zafer olarak resmeden bir anlayış ortaya konmuştur. Dahası özellikle Hafız Esad muzaffer bir kahraman yapmıştır.

 Böylece yarım asırdır sözde ve entrika dolu bir savaşla bağlantılı olan askeri ve güvenlik kurumlarına devlet hazinesinden en büyük mali pay verilmiştir. Diğer taraftan kalkınmayı sağlayacak yatırımlara ve halkın geçimini kolaylaştıracak finansmanlara asgari bir mali pay transfer edilmiştir. Kaldı ki zaten yetersiz olan bu mali yardımlardan siyasete girmesi, hatta siyaset ile ilgili konuşması engellenen fakir ve savunmasız halk mahrum bırakılmıştır.

1967'den sorumlu tutulmayan adı geçen yenilgi mimarı Savunma Bakanı, 1973'ten sonra hesap tutmaya başlamıştır. On binlerce kişiyi öldürmüş / öldürtmüş olduğu halde 1982’den sonra da Devletin sahibi olmuştur. Ardından 1967 Haziran'dan bu güne yüz binlerce kişinin katili olarak bu aile nasıl olduysa güvenin kaynağı oluvermiştir!!.

Halkın çoğunluğu isyan etmesine rağmen, bugünün uygar dünyası Suriyelileri bu ailenin cürmünden kurtaramamıştır. Hatta bazı ülkeler kınamadan tutun da ilişkileri yeniden düzeltmeye kadar tutum değiştirmektedir.  Tabii ki, oğlu Esad'ın ülkeyi teslim ettiği işgalci ülkelerden bahsetmeye bile gerek duymuyoruz. Zira O bir zamanlar Golan'ı teslim eden babasının çözülmez sırrıdır.

Belki oğul Esad’ın bu ihanetleri Suriyelilerin gasp edilen ülkelerine, topraklarına ve kurumlarına yeniden sahip olması için bir yasal zemin hazırlamıştır.  Suriyeliler şimdi o yasal zemin üzerinde hareket ederek büyük bir iş başarmaktadırlar.  

 

 

Dr. Zekeriya Melahifçi

Suriyeli yazar




 

Whatsapp