Libya, Doğu Akdeniz'deki güç mücadelesinin kritik odağı haline geldi. Bu ülkenin geleceği enerji rekabetinin yanı sıra, Avrupa'nın güvenliği ve Kuzey Afrika'nın istikrarı için de merkezi konumda. Rus uçaklarının Sirte'de UMH güçlerini bombaladığının ABD Afrika komutanlığı tarafından açıklanması da Washington'un, bütün seçim dağınıklığına rağmen, Libya'daki Rus varlığını yakında takip ettiğini gösteriyor. Kahire deklarasyonunun reddedilmesi ve Rus Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye ziyaretinin ertelenmesinin hemen akabinde üst düzey bir Türk heyeti Trablus'a gitti. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan oluşan bu heyetin sürpriz Trablus ziyareti Ankara'nın Libya kararlılığını göstermesi açısından çarpıcıydı. Libya dosyası artık en kritik bakanlık ve kurumların Başkan Erdoğan'ın koordinasyonu ile yürüttüğü bir öneme sahip. Birleşik ve istikrarlı bir Libya için kalıcı ateşkesten siyasi çözüme, enerjiden altyapıya, deniz yetki alanlarından güvenlik reformuna kadar birçok alanda yapılması gereken çok şey var. Askeri üslerin, alacakların tahsilinin, kara ve denizde petrol aramaların ve yeni altyapı yatırımlarının ziyaretin gündeminde olduğu tahmin ediliyor. Bu ziyaret, Libya angajmanının Türk dış politikasının en sıcak birinci dosyası haline gelmesini de simgeliyor.
***
Ankara'nın Serrac Hükümeti ile ilişkileri yeni iş birliği anlaşmaları ile güçlendirmesinin verdiği rahatsızlığın bir emaresi Rusya'dan geldi. Önceki gün Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, ateşkes için Washington'dan Ankara üzerindeki etkisini kullanmasını istedi. Muhtemelen, Sirte ve Cufra'ya ilişkin çatışmayı yükseltmeden önce Moskova, diplomatik mazeret üretiyor. Ancak asıl feryat, Fransa ve Yunanistan'dan geliyor. Mesele, Hafter'in aldığı yenilgilerden fazlasına işaret ediyor. Türkiye'nin Libya'da siyasi geçişi ve yeniden yapılanma sürecinin başat aktörü haline gelmesi Paris ve Atina'nın emelleri açısından tam bir kabusa karşılık geliyor. AB'nin İrini operasyonunun Ankara'nın Libya'daki askeri varlığını engelleyemediğini gören Paris, NATO'yu hareketlendirmeye çalışıyor. Hafter'e silah ambargosunu uygulayamayan İrini operasyonunun sadece Trablus'u baskı altına alması kabul edilemez.
***
Afrika'daki Türk-Fransız rekabetinin yeni bir döneme geçtiği ve NATO'nun Türkiye'yi sınırlandırmak için kullanılamayacağı açık. İçeride reform yapamamanın sıkıntısı ile dış politikada başarı hikayesi arayan Fransız Cumhurbaşkanı Macron, yenilen tarafı desteklediği için eleştiri altında. Türkiye'nin NATO üyeliğini "problem" olarak tartışmak ne sonuç üretir ne de Macron'un "stratejik hatasını" örtebilir. Paris dahil bazı NATO başkentlerinin PKK-YPG'ye verdiği destek fırkateynlerin aydınlatma radarıyla kıyaslanamayacak ölçüde saldırganlıktır; müttefiklikle asla bağdaşmaz. Alman ve İtalyan medyası da Ankara'nın Libya inisiyatifi karşısında Avrupa'nın etkisizliğini tartışıyor. Berlin'in virüsle mücadelede başarılı olan Türkiye'yi turizm destinasyonu olarak göstermemesi de bu etkisizliği aşmak için kullanılan bir koz gibi görünüyor.
***
Ankara'nın Doğu Akdeniz hamlelerinin asıl büyük dertlisi, Yunanistan. Ege ve Kıbrıs konularında Atina'nın agresif taleplerine karşı duran Ankara, Doğu Akdeniz'de de tam saha baskı uyguluyor. Yunanistan, Türkiye ile olası bir askeri karşılaşmada ABD ve AB'den somut destek görmeyeceğinin farkında. Ayrıca, Doğu Akdeniz için kurduğu ittifakın Türkiye'nin hamleleriyle çökmesinden endişeli. Aktif destek aldığı Fransa ve BAE yeteri kadar etkili değil. Beşli ittifakta yer alan Mısır'ın ve ittifakta yer almayan İsrail'in, Türkiye ile yeni bir ilişki modeline geçmesinden kaygılanıyor. Yunan Başbakanı Miçotakis'in Tel Aviv ve Dışişleri Bakanı Dendias'ın Kahire ziyaretleri safları sıklaştırmak için yapıldı. Doğu Akdeniz ve Libya sahalarındaki mücadelenin ve güç denkleminin henüz başındayız. Macron ve Miçotakis'in feryatlarına rağmen, ABD, Almanya, İtalya ve hatta Mısır ve İsrail'in yeni değerlendirmelere gitmesi muhtemeldir.