Suriyelilerin Zor Durumu Ve Puslu Gelecek!


 

 

Bugün Suriyelilerin gerçekliğine gölge düşüren küresel bir boyut kazanmış terk edilmişlik düzleminde ve Suriye halkının sözde dostlarının kendi bölgesel ve uluslararası kalkınma bağlamında, pragmatik çıkarları etrafında Suriye halkını daha fazla boğan özgürlükçü girişimde bulunma çelişkileri devam etmektedir. Kaldı ki Suriye halkı, aslanın kafesten çıktığı, mevcut Suriye varlığının ortadan kaldırdığı ve özgürlüklerinin peşinde koştuğunun ilan edildiği 2011 Mart ayının ortasından beri acıya boğulmuş bir vaziyettedir. Bugün, aynı Suriye halkı ulusal ve uluslararası kararlardan mustariptir.Öyle ki:yoksullaşma ve açlık artmış ve böylece yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürenlerin oranı yakın tarihte rastlanmayan bir düzeye ulaşmış, % 80’ni aşmıştır. 

Bazı ülkelere verilen veto hakkı sefil bir Rus-Çin ittifakı ile kullanılmaya devam edilmektedir. Öyle ki; Rusya vetosu, Rusya Federasyonu Devleti tarafından Suriye halkının yaşama ve özgürlük hakkına karşı 15 kez kullanılarak haddini aşmıştır. 

Rusya Suriyelilerin acı çekmesi ve BM'nin insani yardımlarının önlenmesi konusunda ısrar etmektedir. Rusya, Suriyelilerin yaşamlarına ve her şekil ve taraftan günübirlik yağan ölümlere bakmaksızın konuyu sadece bir geçişle ve 6 ayı geçmeyen bir süre ile sınırlamak istemektedir.

Sezar yasasının mücrim Suriye rejimine ve Rusya ve İran gibi kendisine arka çıkanlara uygulamasının getirdiği ağırlığın doğrudan bir sonucu olarak uluslararası çatışmalar, Rusya ve ABD yönetimi arasındaki güç ve çıkar mücadelesi baş göstermekte ve asıl meseleyi gölgede bırakmaktadır. 

Artı Amerika düşmekte olan Suriye rejimini kurtarma girişiminde bulunan Rusya'nın yeniden yapılanma projelerinden istediklerine almayı engellemektedir. Bütün bunlar ağırlığını his ettirirken ve halk başlarına yağan bombaları nasıl durduracağını bilmezken Rejim zalimane bir şekilde Suriye vakasının meyvelerini toplamaktadır. Hatta kendilerini izleyen ve izin verdiğinden başka insani yardımların ülkeye gelmesine engel olan Rus işgal güçlerinin veto/ambargo/sunu her defasında karşılarında bulmaktadırlar. 

Nitekim Sovyetler Birliği'nin 1991'de çöküşünden bu yana iki dev kutup arasında sona eren soğuk savaşın uluslararası boyutta yeniden sergilendiğini düşünenler mevcuttur. Nitekim bu bağlamda Rusya'nın bu yeni soğuk savaşla ilgili hamlesi bugün de devam etmektedir.

Dünya, Sovyet denizaltıları ile daha sonra 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar devam eden Batı denizaltıları arasında "kedi ve fare" mücadelesi şeklinde 1947-1991 yılları arasında sürüp giden bu savaşa tanık olmuştur. Durumu yakından takip edenler açısından bu soğuk savaşın yeniden ortaya çıktığına dair göstergeler oldukça nettir. Zira Sadece geçen yıl, 10 Rus denizaltısı Rusya'nın kuzeyindeki mevzilerinden çıkarak Kuzey Atlantik'e, NATO'ya bağlı bölgelere girmiştir. 

Ne ki, bu soğuk savaş hareketlenmeye ve yeniden varlık sahasına çıkması bir yana, Korona salgını da bu savaşın yeniden yaygınlık kazanmasında bir pay sahibi olabilmektedir. Amerika’nın Çin-Rusya ile giriştiği ekonomik sürtüşme ve çatışmalardan direk olarak Suriye halkı etkilenmektedir. Bizi ilgilendiren de işin bu tarafıdır. Bu Sezar Yasası'nın uygulanması ile bir kapının yüzlerine açılmasını dört gözle bekleyen Suriyelilerin acıları artmıştır. İlk göstergeler bu yasanın Suriye’nin mücrim rejimi üzerinde çok da etkili olmadığı yönündedir. Bunun yerine, Esad'ın ilan ettiği ve hala sürdürdüğü kirli savaştan tükenmiş olan Suriye halkı olumsuz yönde etkilenmeye başlamıştır.  Öyle ki burada, 50 yıl veya daha fazla bir süreden beridir iktidarı ve ülkeyi gasp eden ahlaksız bir rejim tarafından uygulanan yağma, yolsuzluk ve bozgunculuk vakalarının gölgesinde yaşayan bir halk söz konusudur.

Art arda gelen açıklamalar göstermektedir ki ABD yönetimi Suriye rejimini yerinden etmek istememektedir. Bilakis işlerini yoluna koymak için çaba harcamaktadır. Bu da bizi, politikacıların ve ekonomistlerin uzun zamandır dillendirdiği, “modern dünya tarihinde ekonomik yaptırımların ne Küba ve ne de Irak’ta herhangi bir siyasi sistemi yerinden eden ettiği görülmemiştir” şeklindeki gerçekle yüzleştirmektedir. Aksine gücünü zayıflatacak ve küresel bir dev olan Amerika’nın önünde onu daha da muhtaç bir hale getirecektir.

Aslında, Suriye halkının her açıdan daha fazla acı çekeceği meselesi somut bir gerçeklik olarak ufukta belirmiştir. Suriye gerçekliğindeki köklü değişiklikler, iktidarın el değiştirmesi, otorite değişimi veya siyasi bir geçiş hakkında söylenen her şey, yakın siyasi müzakereden çok uzaktadır. Suriye’de arzulanan değişim yakın bir yerde kapıda değil, hala dillerde dolaşan bir şarkılardadır. 

Ahmed Mazhar Saadu 

Whatsapp