Ülkemden bir sanatçı


"Ahmet Şükri"

Güzel Zamanın Özgünlüğü

Türkiye'nin Gaziantep şehrinde yaşayan Suriyeli muhacir bir sanatçı olan Ahmet Şükri tüm şarkı türlerini söyledi, Suriye'nin en önemli seslerinin elinde yetişti. Özellikle de babasının arkadaşı olan rahmetli sanatçı Muhammed Hayri,  sanatsal kişiliğini şekillendirilmesinde önemli rol oynadı. 

"Ahmet Şükri" Halep şehrinde çocukluğundan beri ilgi duyduğu müziği, öğrenerek büyüdü. Daha sonra Halep Müzik Enstitüsünde eğitim aldı ve büyük sanatçılarla birlikte şarkı söylemeyi başladı. Edip El-Daih'den kaside sanatı,  Abdülkadir hacar'dan Endülüs muvaşşahı ve Sabri Mudalal'dan ilahi söylemeyi öğrendi.  Ahmet Şükri'nin yeteneğini keşfeden ve ona sadakatle tüm şarkı türlerini öğreten Muhammed Hayri'den de maval okuma ve makamlarını öğrendi.

Sanatçı Ahmet Şükri’nin tanıştığı veya çalıştığı her çağdaş sanatçıdan faydalandığını söyleyebiliriz, bu yüzden her birinin seçkin sanatsal kişiliğinden bir şey alıp kendine özgü bir ses karakteri oluşturdu.

Bizimle yaptığı konuşmada samimi ve özgün sanatı sevdiğini ve kötüyü her zaman reddettiğini, topluma ve insanlara fayda sağlayan sanata odaklandığını ve her zaman insanların yaşamlarına zevk ve fayda getiren şarkıyı, mükemmel hale getirmenin yollarını aradığını söyledi. 

Sanatın halkların yaşamında yüce bir dil ve güzel bir yere sahip olduğunu,  bir milleti tanımak istiyorsak sanatına bakmamız gerektiğini, sanatın halklar arasında tanışma ve kaynaşma için bir bağlantı kurduğunu vurguladı.

Ahmet Şükri Türkiye'deki, yerli halkın ve Suriye halkının sanatından faydalanabilmesi ve iki kardeş halk arasında bir uyum ve barış aracı olabilmek için tüm uzmanlığını ve sanatsal yaratıcılığını herkese sunmaya çalıştığını belirtti. Bize iki ülke arasındaki şarkı ve melodilerdeki benzerliklerden birkaç örnek verdi. Mesela ‘Kaduka Elmeyas’ ve ‘Ada sahillerinde bekliyorum’, ‘Hizzi mehremtek’ ve ‘Salla mendilini’, ’Gazali gazali’ ve ‘Üsküdar'a gideriken’, ‘Bint Elşelebiyeh’ ve ‘Böyle gelmiş böyle geçer vb. şarkılar. Bu aslında teknik, sanatsal, entelektüel ve sosyal yakınlığımızın boyutunun da göstergesidir.

Kesin olan şey, her iki halkın birbirlerinin sanatından yararlanmasıdır. Bu aralarındaki uyumun ve işbirliğin bir örneğidir.  Ahmet Şükri de Türkiye'deki uyum sürecini kolaylaştırmaya çalışan sanatçıların harika bir örneğidir. Daha önce bahsettiğim bu tür şarkıları karıştırarak Türk, Suriyeli veya ortak konserlerde "düet" şeklinde sunması iki taraftan da hoş karşılandı ve güzel bir etki yarattı.

Türkiye'deki Suriyeli sanatçıların karşılaştığı zorluklardan bahseden Ahmet Şükri, hiç kimsenin bu ortak sanat eserlerini desteklemeye çalışmadığını ve sanatçıların bu tür eserleri yapmak için kişisel çaba göstermesi gerektiğini söyledi. Mesela Ahmet Şükri, Türk meslektaşı Muhammed Akif  ile birlikte yakında çıkacak olan ortak bir proje üzerinde çalıştığını, daha önce de Türk müzisyenlerle ortak işler yaptığını ve özellikle de Türk üniversitelerindeki uluslararası öğrencilerin festivallerinde birden fazla konserde bulunduğunu söyledi . Türk sanat camiasında bulunmaya çalıştığını, Suriye şarkıları ve sanatı için elinden gelenin en iyisini yaptığını, sanatsal sahnedeki varlığını sürdürmeye devam ettiğini aktardı. Ayrıca Türk sanatçılarla devamlı iletişim kurduğunu, Türklere örnek olmak ve ülkelerinde doğru şekilde sanatını tanıtmak için elinden geleni yaptığını ifade etti.

Şükri, Sanatın bir olduğunu ve sanatçıların dünya çapında birbirine benzediğini ve sanatçının sanatında sevgi ve barışa odaklanması gerektiğini, böylece bu insanların kalbine ulaşabilir ve yaşamları üzerinde olumlu bir etkisi olabilir, dedi.

Gaziantep'te müzik ve şarkı söylemek için kurduğu ‘Dar Al-Funun’ hakkında konuşan Ahmet Şükri, Suriyeli ve Arap sanatçıları tek bir yerde bir araya getirmeye çalışmaları gerektiğine inanıyor. Bu yüzden Dar Al-Funun'nu kurmak istedi. Projenin bazı Türk kardeşleri tarafından desteklendiğini, özellikle de manevi olarak destekleyen Bülbülzade Vakfı her zaman yanlarında oldu. Vakıf yardımı ile kurulan Dar Al-Funun,  onun aracılığıyla Türk kardeşler arasında birden fazla ortak çalışma sundular ve bu iki kardeş ülke arasındaki işbirliğinin güzel bir ifadesi ve onurlu bir örneğidir.

Dar Al-Funun teknik danışmanı olan Baraa El-Sayyid ile farklı bölümlerin görev ve sorumluluklarını kendi uzmanlık alanlarına göre paylaşan Türk ve Suriyeli hocalar ile işbirliği içinde olduğunu, şarkı söylemek için ve tüm müzik enstrümanlarını çalmak için farklı bölümler var olduğunu, gurbetteki gençlere akademik olarak yararlı müzik öğrenmeleri için mümkün olduğunca çok yardım etmeye çalıştıklarını ve dağılmamak için gurbetteki gençlerin bir arada toparlamaya çalıştığını bu yüzden onlar için Müzik Sanat Enstitüsü'nü kurduklarını ifade etti.  Böylece Dar Al-Funun Müzik ve Şarkı Enstitüsü'nü kurdu. Aynı zamanda Halep'te ‘Tarab'ın aşıkları’ adlı bir ekibi olduğunu, orada sanatı, müziği ve şarkı söylemeyi seven birçok genç öğrenci ile birlikte çalışmalar yürütülüyor.

Ahmet Şükri, her zaman gençleri teşvik eder çünkü onlar hayata umut getirir ve gurbette olsak bile umuttan vazgeçmemeliyiz. Yerimizde beklememiz değil, çalışmamız gerekiyor. Sanat, barış ve insanlık yükünü taşıyabilen, umut vaat eden ve saygı duyulan gençlikten ümitli olduğunu belirtti.

Görüşmenin sonunda Türk devletine, yerlerinden edilen Suriye halkını ülkelerinde barındırdıkları ve misafirperverlikleri için Türk halkına teşekkür etti, özellikle de sanatsal projesine destek veren Bülbülzade vakfına şükranlarını sundu. 

MUHAMMED SEMİR ABRAS

SURİYELİ GAZETECİ YAZAR

Whatsapp