Ülkemden bir sanatçı


Eymen Nasır

Roman yazarlığı ve plastik sanatları arasında

Suriyeli muhacir bir sanatçı, cinayet ve suç olmayan özgür bir vatana dönme umuduyla yaşıyor. Şanlıurfa'da ikamet eden sanatçı, yazı yazmayı ve heykeltraşlığı dengelemeyi başaran az sayıdaki sanatçılardan biri, Suriye düzeyinde plastik sanat dünyasında özel bir iz bırakan önemli heykel çalışmalarının yanı sıra,  ‘El-lihaf’ ve ‘Rojin’ adlı romanları önemli eserleri arasında yer almaktadır. 

1958 yılında Rakka şehrinde doğan, Halep Üniversitesi Sanat Fakültesinde Arapça dili ve Edebiyatı okuyan ve Öğretmenler Okulu'ndan mezun olan Nasır, 1977 yılında Lazkiye Sanat Merkezi'nden plastik sanatlar diplomasını aldı. Onu etkileyen ve hayatı boyunca ona örnek olan, sanatçı ve yazar olan babası her zaman ona destek oldu aynı zamanda çocukluğunda ihtiyaç duyduğu malzemeleri ve araçları sağladı.

Bizimle plastik sanat hakkında konuşan Nasır; "Sanat yazı yazmanın diğer tarafı, ben başkalarının gözündeki şaşkınlığı arıyorum. Belki de hala içimde yatan bir çocukluk arıyorum ve manevi kurtuluşumu yaşamın zorluklarında arıyorum. Plastik sanatta fark ettiğim şey, her şeyi  denememdi. İşimde sadece başka bir hayat yaşamaya çalışıyorum ve başkalarını mutlu etme yeteneğimi test ediyorum. Daha doğrusu, çalışmalarımı gören insanların gözlerindeki neşeyi görüp mutlu oluyorum ve kendimi tatmin ediyorum'' dedi. 

Nasır'ın Suriye'deki heykellerinin çoğu Suriye’nin mirası ve efsaneleri ile ilgili nitelikleri taşıyordu. Ayrıca Arap ve İslam tarihinin önemli adamları için yüzlerce eser  yaptı. Örneğin; Rakka şehrinin ortasında yer alan Harun El-Rashid'e ait heykel, El-Mutenebbi ve Ebu Alaa El-Maarri’nin isimlerini taşıyan liselerin girişinde yer alan anıtları ve Deyrizor Müzesi  için Asur eserlerinden oluşan bir koleksiyonu bulunmaktadır.

Suriye devrimi hakkındaki konuşmamızda Nasır, özgür sanatçıların çoğunun devrimde etkisi olduğunu vurguladı. Rakka'da devrimin duvarlara çizilen resimler, yazılan şiir ve sözler ile başladığını daha sonra yabancı ülkelerdeki yazı ve resimler; Suriye’ye özlemleri, yapılan baskıları anlatan, tutukluları serbest bırakma ve devrimin devam etme arzusunun anlamlarını taşıyan çalışmalar yaptılar. 

Mekanın, sanatçının hayatı ve yaratıcılığı üzerindeki etkisi hakkında konuştuğumuzda Nasır, Türkiye'ye geldikten sonra sınır şehirleri arasında birçok benzerlik fark ettiğini söyledi. Şu anda Şanlıurfa'da yaşayan sanatçı şehirde yarım milyondan fazla Suriyeli muhacir yaşadığını, birçoğunun Rakka ve Deyrizor'dan gelen Suriyeli muhacir olduğunu ve bu durum kendisini burada yabancı hissetmemesine  neden olduğunu ifade etti . Nasır; “2015 yılında ailemle birlikte geldiğimden beri Urfa şehrini terk etmedim. Osmanlı ve İslam tarihi mirasına damgasını vuran kahramanlarının fotoğraflarından ilham aldım. Mevlana İbn Arabi için şiirler yazdım, Sultan Muhammed El-Fatih’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük mimar Sinan’ın heykellerini yaptım ve efendimiz İbrahim'in tapınağını temsil eden duvar resimleri ve duvara barış ve Mevlevi'nin dansını anlatan figürler yaptım. Plastik sanatından öğrendiğim şey, bir renk değil, birçok renkten faydalanmam gerek.  Picasso'nun görüşüne göre ‘’Renkler,  yüz ifadeleri gibidir. Yüz ifadeleri duygulara göre değişir.’’  Sanatçı şekilleri, renkleri ve gölgeleri tanımlamaz, aksine vicdanını ifade etmek için onları bir araç olarak kullanır” diye ifade etti.

Rakka şehrinin çocukluğundan beri vicdanında yaşadığını, arkadaşlarını, Fırat nehrini  ve şehrindeki bazı yerler ile yaşadığı samimiyeti başka bir yerde yaşayabileceğini  hayal etmediğini söyledi.  Şanlıurfa’nın modernleşme ve hızlanan kentleşme hareketinden sonra  çok güzel olduğunu ancak bazı yerlerinin genişliği ve güzelliği sanatçıyı ve yazarı ruhen daraltma olduğunu aktardı. Sanatçı onlarca yıl önce başkaları tarafından üstlenilen dar kavramlarla bağını sıkılaştırdığını hisseder. Buna ek olarak, başarı düşmanlarının onu engelleme ve cesaretini kırma girişimlerini, böylece eylemlerinin varlığını korumak için başka yerlere gider ve hayatına anlam, varlığına önem vermeye çalışır.  Doğal olarak seyahat etmeye eğilimli olduğunu ve hayatının yarısını Arap başkentleri arasında seyahat ederken geçirdiğini vurgulanan Nasır, ‘’düşünceyi kışkırtmak için istikrarsızlıktan daha iyi bir şey yoktur’’ diyerek görüşünü bizimle paylaştı. 

Sanatçının, yaşam ve yaratıcılıktaki farklı deneyimlerle kendini açma ihtiyacını ve toplumun daha geniş bir kesimine ulaşmak için ilkelerinden vazgeçmeden bilgi ve bilim uğruna biçimlendirici yöntem dünyasındaki gelişmeleri takip etmesinin gerekliliğini vurguladı.  

Türk sanatçılarla birlikte olan çalışmaları sorulduğunda, çok az olduğunu ve bazılarıyla Türkiye'de Suriyeli Plastik Sanatçılar Şam Derneği'nin üyesi olduğu için çalışmalar yaptığını, İstanbul ve bazı Türk şehirlerinde sergilere katılımı ile gerçekleştiğini söyledi.

Yeni sanatsal eserleri hakkında konuştuğumuzda , ‘El-Jerf’ adlı yeni bir romanı, ‘Rihen El-gayem’ başlıklı bir kıssa koleksiyonu, Parmaklarının arası kanamış bir müzisyeni temsil eden ‘Suriye kan damlıyor’ adını taşıyan bir duvar resmini ve ‘Suriyeli Sisifos’ isimli sırtında elem ve tehcir taşını taşıyan bir heykel çalışmasının üzerinde çalıştığını belirtti.  

Görüşmenin sonunda sanatçı ve yazar Eymen Nasır, İşrak gazetesine ve okuyucularına olan sevgisini dile getirdi ve “Her yıl, Suriye’nin özgür, bağımsız ve gururlu” olma dileklerini dile getirerek konuşmasını sonlandırdı.

Muhammed Semir Abras 

Suriyeli Gazeteci Yazar

Whatsapp