Suriye Devrimi ve Tarihin Yeniden Yazılması


 

 

Arap toplumlarının kolektif bilincinde, devrim kavramı uzun süreden beridir eğitim müfredatında ve otoriter rejimlerin medyasında geliştirdiği ve kutsadığı yanıltıcı kavram ve fikirlerle ilişkilendirilmiştir. Özellikle ilk nesil, devrim kavramı çoğu zaman ya anavatanı sömürgeleştiren yabancı işgalcilere karşı mücadele ile sınırlandırmıştır. Nitekim buna çeşitli siyasi, sosyal ve ekonomik boyutlarla halk direnişi şeklini alan ulusal kurtuluş hareketi adı da verilebilir. Kaldı ki işgalcilere karşı halk hareketinin en önemlisi silahlı direniştir. Ya da devrim kavramı, ordunun sivil hükümetleri devirmesini, iktidarı ele geçirmesini ve iktidarın dizginlerini ele geçirmesini sağlayan askeri darbeler şeklinde tanımlanmıştır.  

Hürriyetin sağlanması ve işgalcinin sınır dışı edilmesi, mücadele gerektiren ulusal bir görev olmakla birlikte aslında devrimci bir eylemdir. Ancak askeri darbeler, hain davranışlardan ve devrimle hiçbir ilgisi olmayan bir komplodan başka bir şey değildir. Nitekim askeri darbe; ülkeyi yönetmeyi ve işlerini özgür ve bilinçli bir iradeyle halklarının kendilerine verdiği meşruiyetle yönetilmeyi hak eden ulusal hükümetlerin gelmesiyle çıkarları zarar gören dış güçler tarafından yönlendirilen ve desteklenen bir gücün ve zenginlik arzulayan bir azınlığının yaratılmasıdır.

Darbeciler komplolarını uygulamaya başladıklarında başvurdukları ilk adımlardan biri, devlete ve rejime yönelik saldırganlıklarını farklı bilgilendirmek ve meşrulaştırmak, ihanete varan davranışlarını kitlelerin isteklerine karşılık vermek olarak halka yutturmak için medyayı kontrol etmektir. Kaldı ki onlar aslında sivillerin değişme iradesinin temsilcileridirler. Onlar ordu, toplumun öncüsü ve devrimin liderleridir. Ancak iktidar ve hükümet mevkilerini ele geçirmede başarılı olduktan sonra, yasa kapsamındaki suçlarının cezai sorumluluğunu önlemek için bir af kararnamesi çıkarmakta oldukça hızlıdırlar.

Sırf güç ve kurnazlıkla iktidarı ve iktidar merkezlerini ele geçiren bu darbeci kesimin hali çarpık ve gülünçtür. İğrenç suç efsanesine saygı duymaya ve onu yüceltmeye sığınırlar. Yaptıkları darbeyi, halka mal olmuş, ıslah edici kutsanmış şanlı bir devrim şeklinde sunmak için bir dizi haksız  ve yanıltıcı sıfat ekleyerek bunu sağlamaya çalışırlar. Aynı zamanda, işledikleri suçların uğursuz tarihini, yüce tiran ve diktatör adına mağlup olan halka kutlatırlar. O karanlık günlerini halkın övmek zorunda kaldığı ulusal birer bayram haline getirirler. 

Ancak en tehlikelisi, diktatörün iktidarını genişletme ve tüm devlet kurumlarını kontrol etmesinden sonra gelir. Bu aşamada vakıayı ters yüz etme ve gerçekleri çarpıtma, tarihi tahrif etme ve onu diktatörün tekelleştirme ve iktidarda kalma konusundaki katı arzusuna hizmet edecek şekilde tarihi yazması şeklinde gerçekleşir. Öyle ki yazılan bu tarih, kutsalın simgesi ve tanrıların gücünün mucizevi oluşunun mutlak somut örneğiyle uyum içinde olur.

Zorbanın vizyonuna uygun olarak, ölümsüzlük ve mutlak onur, deha ve bilgelik iddiasını destekleyen bir efsane uydurmak için, güvenlik ve askeri organlar güçlerini seferber ederek planlarını uygulamak için tüm enerji ve kaynaklarını seferber etmek için çırpınıp çalışırlar. Belki de medya, kültür ve eğitim araçları ve alanları, tüm ayrıntı ve tezahürlerinden yanıltıcı bir imaj ve yanlış bir gerçeklik bilinci yaratmak, yalanlar uydurmak ve onları kesinlikten taviz vermeyen gerçekler ve sabitler olarak sunmak için en önemli ve tehlikelidir araçlardır.

Böylelikle, meşru otoriteye tank ve top kuvvetiyle yapılan darbenin, kavramların altüst oluşunun, bilincin tahrif edilmesinin ve gerçeğin inkârının başlangıcı olduğunu, bireylerin ve toplumun milli ve insani kimliğini baltalamanın, mirasını, bugününü ve geleceğini yok etmenin bir başlangıcı olduğunu görmekteyiz. İşte bu şekilde hain; milletin ve sorunlarının sadık bir takipçisi, mücrim; ilham verici bir lider ve uşak da ulusal bir kahraman ve bir direniş ve sabır sembol olmaktadır. Özgürlük ve adalet değerlerine inanan dürüst vatansever, çalışkan kimseler ise vatan haini olarak ulusun ruhunu zayıflatma ve ilerici devrimci sisteme karşı komplo kurmak suçlamalarıyla aranırken, kaderleri tutuklanma, işkenceye maruz kalma ve sürgün edilip evinden barkından olmak olmuştur.

Bir çok düşünürün görüşüne göre devrim, zenginlik ve iktidar kaynaklarını tekeline alan bir grubun, ortak çıkarlara kapalı katı döngünün kırılmasıdır.  Diğerler bazılarına göre ise radikal siyasi, sosyal ve ekonomik değişimi hedefleyen bir eylem ve halkçı bir harekettir. Bazıları açısından devrime şiddetin eşlik edip etmediğini ve değişim için barışçıl araçlara bağlı kalınıp kalınmadığının önemli olması durumu değiştirmemektedir.  Nitekim bu eğilim aslında otoriter rejimlerin doğasını, devrimin beyazlarını sadece ateşlerin külleriyle boyayabilen acımasız güvenlik ve askeri yapılarını ve onların pembe taleplerinin bir kan bataklığında boğulmasını göz ardı etmektedir. Zira kanlı mirasları ve derin katliam tarihleriyle bu güçler, kurbanların, ezilenlerin ve saf halkın adaleti sağlama fırsatına sahip olması durumunda boylayacakları karanlık kaderlerini kesin bilincindedirler. 

Büyük Suriye devrimi henüz bitmemiştir. Sömürgeci Fransız’ın ülkeden çıkarılması Suriye'ye gerçek bağımsızlığını vermemiştir. Yerel ajanları ve temsilcileri aracılığıyla da olsa işgal hala mevcuttur. Hem de daha acımasız ve vahşice! Çünkü yerel ajanlarıyla sürdürülmesi vatana ait olduğunu iddia edenlerin gerçek yüzlerini gizlenmektedir. Suriye'nin özgürlüğü ve ulusal karar verme yetkisinin tekrar elde edilmesi, halkın devrimi sürdürmesine ve Esad’ın mücrim rejimini ve ortaklarını kökünden sökerek atılıp, kurtuluş ve değişim hamlesini tamamlamasını gerektirmektedir.

 

Ali Muhammed Şerif

Kültür Bölüm Başkanı

 
Whatsapp