Rusya'nın 29 Eylül 2015'teki müdahalesinden bu yana Suriyelilerin üzerinden yıkımının arttığı, kanın aktığı ve daha fazla cesetlerin etrafa saçıldığı tam beş yılı geçip gitti.
Rusya'nın Suriye'ye müdahalesinin beş yılı acı ve trajik bir şekilde Esad'ı kurtarma müdahaleleriyle geçmiştir. Ancak Rusya, savaşı kendi lehine çözmekten ziyade, Suriye'nin hayati tesislerini yarım asır boyunca yağmalama karşılığında Esad'ın hayatta kalmasını bir müddet uzatmış olmaktadır. Ruslar, Başkanlarının geçen gün belirttiği gibi savaşın üç ay içinde sonuçlanacağını düşünmektedir. Bugün itibariyle Suriyelilerin dünyanın en güçlü ikinci ülkesi ile karşı karşıya geldiği beş yıl geride kalmıştır. Hem de Savaşlarda hiçbir insani taraf gözetmeyen, acımasız askeri üsluplarla savaşan, çocuk, kadın, erkek, hastane ve okul arasında hiç fark araya koymadan saldıran bir devletle!..
Rejim birçok bölgeyi yeniden ele geçirdi. Rus güçleri, halkları işgal etme, öldürme ve yerlerinden etme vb. tüm alanlarda yakıcı bir savaş politikası izlemeseydi, tüm bunlar mümkün olamazdı. Kaldı ki Moskova, ülkenin demografik yapısını değiştirme konusunda rejimle kilit bir ortak olmuş durumdadır.
Rusya yüzlercesinin öldürüldüğü binlerce askeriyle ve onlarcasının düşürüldüğü uçak filoları ile bugüne kadar devam eden bir savaşa müdahil olmuş durumdadır. Ayrıca, Suriye’de Suriyelilerin üzerine bomba yağdıran uçaklarının kalkıp indiği askeri havaalanları ve üsler de inşa etmiştir.
Gerçek şu ki; Rusya, Sovyetler Birliği'nin ihtişamını ve gücünü geri getirmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte büyük bir dünya gücü olmayı hayal etmektedirler. Ruslar bu yüzden Suriye arenasında Tartus ve Hamimim üslerini inşa ederek Doğu Akdeniz’de çakılıp kalmışlardır. Önemli bir jeopolitik konuma sahip bir ülkenin, yani Suriye'nin eklemlerini kontrol etmelerinin sebebi budur. Bu on yıllar boyunca yatırım ve kira şeklinde sürüp giden bir işgaldir ki; nitekim Tartus limanının antlaşmasının üzerinden 49 yıl geçmiştir.
Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov şöyle demektedir: "Güçlerimiz, Şam rejiminin talebi üzerine, bölgenin ancak % 10'unu kontrol edebildiği ve Suriye devletinin bir buçuk veya iki ay içinde ortadan kaybolma tehdit ile karşı karşıya kaldığı bir sırada Suriye'de harekâtlarına başlamıştır.” Böylece Suriye’yi bir eğitim alanına ve silah laboratuvarına dönüştürerek, büyük bir silah ve orantısız güç farkıyla basit halk gücünü yenmekle övünmeye başlamışlardır. Burada övünülecek bir şey yoktur aslında. Çünkü halk zaten çok basit silahlarla rejime ve Ruslara karşı savaşmaktadır. Bir Rus gazetesinin yayınladığı istatistiklere göre, Suriye hava kuvvetleri ekibinin% 98'i ve uçuş ekiplerinin% 90'ı Rus ordusundan müteşekkildir. Rus Taktik Füze Şirketi başkanı Boris Upsonov, uzun menzilli operasyonlar için pilotların% 60'ının Suriye'deki operasyonlara katıldığını yanı sıra Suriye savaşından önce bu silahların denenmesinin de mümkün olmadığını söylemektedir.
Rusların Suriye'deki nüfuzunu genişletme çabalarının iki katına çıkmasıyla birlikte Ruslar, Rus dilini ve Rus kültürünü Suriye toplum yapısına ve bireylerin kişiliğine yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu projeler arasında Şam'da ilk Rus okulunun açılması da var ve açılacak olan okul, eğitimi için Rus müfredatına güvenmektedir. Moskova'nın, ülkesini yok edip kendi halkını terk eden ve sonra iktidarda kalma karşılığında Ruslara teslim eden mücrim Beşar Esad aracılığıyla kendi namı hesabına bazı başarılar elde ettiği kimseye sırrı değildir. Rusya silahlarını sergilemiş, hassas yerleri ele geçirmiş ve nihayet kültür ve eğitimi de işgal etmiştir.
Ancak Rusya tüm bunları Suriye halkının talep ettiği özgürlükleri bloke edip kanını akıtarak, cesetlerini lime lime ederek bu başarıyı elde etmiştir. Hâlbuki Suriye halkı sadece insanca bir hayatı talep etmektedir.
Nitekim Suriye İnsan Hakları Ağı, Rus askeri müdahalesine ilişkin bir raporda, yaklaşık üç bin çocuğun ve binden fazla kadının Rus güçleri tarafından öldürüldüğünü belgelemiştir.
Kaldı ki; Rusya, Suriye devriminin patlak vermesinden bu yana Suriye ile ilgili 16 karar taslağını veto etmiştir. Diğer taraftan Rusya, bir bölgenin münhasırlığını kontrol etmek için bir manevra olarak ateşkese başvurma taktiğini kullanmaktadır.
Ama tüm bu yaptıklarına rağmen Ruslar, ABD’nin ülkesinin ulusal güvenliğini korumak için zengin Suriye adasına yerleşmesine ve Suriye'nin kuzeybatısındaki Türkiye'nin çıkarlarını korumasına engel olamamış ve savaş düğümünü çözememiştir. Artı Rus cehenneminden kaçan Suriyeli siviller için güvenli bir sığınak ortaya koymayı başaramamıştır.
Kaldı ki; sistemin gırtlağını sıkmak ve uçurumun kenarına yuvarlamak için çıkarılan ve siyasi müzakerelerde anlaşılması zor Kayser yasası, Rus istilasından ve savunmasız halkına karşı duran rejimden beş yıl sonra devreye girmiştir. Artı ülkenin Esad iktidarıyla devam etmesi için bir umut olmadığı gibi ekonomik kısıtlamalarda herhangi bir gevşeme ya da yeniden yapılanma da mevcut değildir. Rusya, halkların meşru taleplerine karşı kendisini katiller ve mücrimlerin safında konumlandırılmıştır. Ama değişim tarihi bir zorunluluktur ve tarih Suriye halkının kanının dökülmesinden sorumlu olanları, onları yalnız bırakanları ve onlara destek olanları kaydedecektir. Sürekli bir güç ve sürekli bir zaaf diye bir şey mevcut değildir. Zafer günleri insanlar arasında nöbetleşe dönüp durmaktadır. Nitekim Suriye halkının bu sağlam iradesi ve büyük azmi, Allah'ın izniyle öncelikle kurtuluş ve değişimin, sonra da diriliş ve yeniden inşanın umudu olmuştur.
Dr. Zekeriya Melahifçi
Suriyeli araştırmacı yazar