Beni şu ifadeyle söze kattı:
- Ölümden daha kötü ne olabilir?
Karşımda duruyor, soğuk gözleri tam bana dikmiş vaziyette. Sesi düşüktü ama duyuyordum. Şeffaf ve şefkatli görünümüyle bana doğru geldi. Cevap vermek istediğimde, sözlerim önceden hazırlanmış gibi hazırdı.
-Evet, dedim!
- Hayır, cevap verme! Bu size veya sizden başkasına sorulmuş bir sorusu değil. Bana cevap vermemeni söyledim çünkü ben delirmek üzereyim. Gerçekte durum böyledir. Biraz yüksek bir sesle kendi kendime sordum. Bu benim yeni edindiğim bir alışkanlıktır.
Onu yıllardır beklediğim çimlere çömelmiş hilal biçimindeki kürsüye oturmaya davet ettim. Bu son toplantıya bir yabancının ortaklık etmesinde bir zarar yoktu. Belki de önceki toplantılarımızda neyi çözemediğime karar vermeme yardımcı olur. Oturmayı kesin bir dille reddetti ve ayaklarının işgal ettiği birkaç santimetrelik yerinde hareketsiz kala kaldı.
Biraz hırıltı çıkardı ve ardından koyu gri ceketinin cebinden çıkardığı bir paçavraya tükürmeden önce sertçe öksürdü. Bana bir hatip gibi geldi. Sonunda benden bir kürsü aldı. Konuşmasına başladığında O’nu dinledim. Şöyle devam etti:
-Evet, zulüm, adaletsizlik ve çaresizliğin pençeleri arasındaki yaşanan hayat ölümden daha zalim ve daha büyüktür kötülüktür.
Ruhunuzu bir kum saati potasında parçalanmış bir demet kristalmiş gibi hissetmek adına şarapnel bittiğinde, çelik pençeli sert bir el tarafından ters çevrilirdi. Boğazınızın ortasını şiddetli bir şekilde boğulma noktasına kadar daraltan kapalı bir cam şişeyi hayal edebilirsiniz! Ruhuna bir anda dışarı çıkma özgürlüğünü nasıl verirsin? Eğer dışarı çıksa bile, peki neye? Ebedi Cehennem'in başka bir bölümüne başlamak için geri döneceksiniz.
Orada karanlık tek hücrelerde, neme ve vahşete doymuş beton tabutlarda dururken, doğal güzelliğini bir şafakla yaşayacağımız lüks bir yaşamın varlığına inancımız yoktu. Özgürlüğü, bize gülümseyen ve beyaz elini doğuya doğru sallayan bir prenses olarak görebiliyorduk. Bize sadece umutsuzluğun mağaralarında ve uzak geçmişin tünellerinde veya ölümün dört bir taraftan sardığı olmayan irademizle neler başarılacağımıza dair söz vermekteydi.
İnanın bana, her türlü hakaret ve çarmıha gerilme, yüzülme, kırık kemikler ve yanma gibi işkence biçimlerine rağmen, bir gün mutlaka Esad'ın tutuklu kalacağı o bodrumlarda biz hiçbir korku yaşamadık. Dahası hayal kırıklığı, hüsran veya umutsuzluk hissetmezdik. Köklerimiz güneşin gelişinden emin idi. Yeterince rüya gördük ve ölümün yenilgisine dair sağlam bir inancımız vardı.
Size o sarışın hamamböceği ile ilgili basit bir hikâye anlatacağım. Her yöne istediği gibi hareket ediyordu. Onu dış girişin solan ışığında görüyordum. Demir kapıya bir alt geçitten girerek, çekinmeden yaklaşıyordu kanlı bedenime. Ağrılı ayak parmaklarıma dokunuyor, kirli, çıplak uzuvlarımın üzerinde korkusuzca dolaşıyordu. Uzun dokunaçları ile hücre tabanına dağılmış şeker tanelerini yuvarlamak için benden ayrılıp onları topluyordu. Onları sürü halinde toplar ve onları dağıtmak için tekrar geri dönerdi. Sanki karmaşasını düzenlemeye yer bulduğu anda, sadece yaşamasına izin vermeyen bir dünyanın dehşetinden uzakta, oynamakta ve sefaletinde bir mutluluk ifadesi buluyormuş gibi yapıyordu.
Herhangi bir rahatsızlık veya tiksinti hissetmedim. Belki de tam tersine, sık sık ziyaretlerinden memnun kaldım ve ezilme kırılma korkusu olmadan kullanabileceği gerçek bir özgürlüğe sahip olduğu için onu kıskanıyordum. Onun bu hareketleri, hayal etmek ve düşünmek için bir kışkırtma, hayata ve onun güzel olanaklarına bağlı kalmam için bir dürtü haline geldi. Ölümlü cellatlar ve canavarlar krallığındaki tek dostum ve arkadaşımdı o hamam böceği!
Şimdi bu inancımı kaybedeceğimden korkuyorum! Hamamböceği, lağım ve hapishane labirentinde taçlı bir kral olarak kaldı. Biz Suriyelilere gelince, dokuz yıldan fazla bir süreden sonra, bu dünyadaki her şeyin gidişatını merak ediyoruz ve kendimize şu soruyu soruyoruz:
-Ölümden daha kötü bir şey var mı, yoksa baskıya, adaletsizliğe ve acıya maruz kalanlar için ölüm bunların son bulduğu bir lüks müdür??
Hayır! Lütfen cevap vermeyin!
Ali Muhammed Şerif
Kültür Bölüm Başkanı