Politika ve Kültür Kuzgunları!


Evinizin bir köşesi veya komşularınızın evi yandığında ve alevler yangının alanını genişletmek için yayılmaya başladığında, binanın kapısına vaz ve nutuk çekmek için kürsü kurmak aptalca bir davranış ve saflıktır. Düşünün ki; arkanızda alevler yükselirken siz insanlara yangının nedenlerini ve yangınlarla başa çıkmanın yolları hakkında bir konferans veriyorsunuz. Ya da komşularınızın alevlerin yanmasına neden olan kötü muamelesi ve ihmalini ima eden komşunun haklarıyla ilgili bir vaaz verdiğinizi düşününün! Ne kadar da büyük bir saçmalık olur! Zamanımızın bazı entelektüelleri de tıpkı böyledir. Zaman ve şartların onlar için bir değeri olmadığı gibi başkalarını düşünme diye bir duyguları da yoktur. Bir de aynı topluma bağlı ve aynı kültüre bağlı olduklarını ve aynı referansa ait olduklarını iddia ederler. Ancak zehirli okları, gerçek acı çekenlerin durumuna, zamanına ve zor psikolojik şartlarına bakmaksızın sürekli olarak aynı topluma ve aynı kültüre yöneltilmiş durumdadır.

Sömürgeciliğin zihinsel, stratejik ve varoluşsal yapılandırmanın bir parçası olduğu Batılı güçlerin ve bölgedeki etkili araçlarının geçtiğimiz yıllarda sadece efendilerinin emirlerini uygulayan işlevsel hükümetler olduklarını kanıtladıkları, bölgenin kimliğini değiştirmek ve buradaki İslam kültürünün ve medeniyetinin köklerini kazımak için çok çalıştıklarının netleştiği bir dönemdeyiz. Mümkün olan tüm imkânlar kullanılarak, ülkemizin yıkıma, halkımızın yerinden edilmeye ve kültürümüzün her düzeyde bozulmasına maruz kaldığı bir zamanda yaşıyoruz. Mücahitlerin, dünyanın her yerindeki zorbalar ve sömürgeciler tarafından takip edilip tüm kibirli ve kukla hükümetler tarafından hedef alındığı bir zaman dilimini yaşamaktayız. Ümmetin, köklerini ve kültürel derinliğini hedef alan şiddetli saldırıya karşı koymak, kazanımlarından ve kurumlarından geriye kalanları korumak için tüm enerjisini seferber etmesi gereken bir bir anı teneffüs ediyoruz. Böyle bir durumda ve bir zamanda, bazı entelektüeller Mücahitlerin hatalarının ve tökezlemelerinin sürekli dile getirilmesi, İslamcı siyasi tutukluların çektiği acının yazılıp çizilmesi ve onların suçlanması dışında yazmak için eğlenceli bir konu bulamamaktadırlar. En korkunç yıkım, çarpıtma ve taciz süreçlerine maruz kalınan bir zorbalığa ve kuşatılmasına karşı verilen mücadeleleri ve toplumlarının acı dolu yaşamını takip edip dururlar. İslam kültürünün boşluklarının acımasızca araştırılması ve İslam tarihinin yargılanması faaliyetinde bulunurlar. Buna karşılık bu tip entelektüeller, genellikle Batı ülkelerindeki olumlu yönlere odaklanır onları ön plana çıkarırlar. Nitekim bunlar, trajedimizin önemli bir kısmından doğrudan veya dolaylı olarak bölgedeki birçok vesile ile ilerlememiz ve gelişmemizin engellenmiş olmasından büyük oranda sorumludurlar.

Bazı dini kurumlara bağlı olduğunu iddia eden bu aydın modeli, stratejik olarak dine ve halkına kin tutan bazı laik Arap politikacıların bir kolunu oluşturmaktadır.  Milletin bugün içinde bulunduğu durumun nevi şahsına münhasır bir durum olduğunu hesaba katmayıp sahneyi bilmeyerek veya bilmezlikten gelerek bir bütün olarak okumadılar. Bunlar kalemlerini veya kürsülerini, kitlelerin büyük bir bölümüne hareket etmeye veya onları etkilemeye, veya sahada etkili kurumlara ve başarmaya çalıştıkları bir projeye sahip olan tüm gruplara hareketler etmeye, hatta İslami şahsiyetlere hakaret ve yıkıcı eleştirilere adadılar. Aslında onlar, projelere ancak projelerle karşı konulabileceği ve kurumlara ancak kurumlarla baş edebileceğini de bilirler. Onlara göre Hamas; İran ajanı, Heyet Tahriri Şam; henüz kimsenin tanımlayamadığı bir istihbarat ajanı, Ahrari Şam; aşırılık yanlısı, Müslüman Kardeşler; fırsatçı ve kapalı fikirli, Adalet ve Kalkınma Partisi; Osmanlı halifeliğinin ihtişamını geri getirme rüyası, Taliban hareketi; taş devrine ait, İslami Rönesans hareketi; cıvık bir harekettir. Hayalperest entelektüeller için uzaktan ahkâm kesmek çok kolay olduğundan, akıllarındaki açıya uyan bir kurum veya hareket istiyorlar. Onlardan moral yükseltecek, engelleri kaldıracak veya sahadaki çalışanları motive edecek şeyleri duymayı umarsın. İslami hareketlerin veya kurumların pusulalarını düzeltmek ve projelerini tamamlamak için kullanacakları gerçekçi bir yol haritası geliştireceklerini temenni edersin. Lakin onlardan asla böyle bir şey göremezsin! Onlardan sadece Mücahitleri ve militanları kızdıran, cesaretlerini kıran ve hayal kırıklığına uğratan şeyler duyarsın. Gerçekte onlar kültür kargaları, kültür kuzgunlarıdır.

Malik bin Nabi şöyle der: "Kamusal yaşamın ön saflarında yer alan nice insanları gördük ki; fiiliyata dökmek için değil, sadece onlar hakkında konuşmak ve rant elde etmek için bazı meseleleri ele almaktadırlar. Bu konudaki konuşmaları, herhangi bir sosyal enerji veya ahlaki güçten yoksun bir konuşma biçiminden başka bir şey değil." 

Halkını zorbalık ve sömürgecilikten kurtarmak için mücadele edenler, kültür kargalarından destek veya yardım beklememektedir. Aksine sadece kendilerine engel çıkarmamalarını, gölge etmemelerini, her yaptıklarını eleştirmemelerini, kendilerini vızıldayan konuşmalarıyla ve gerçeklikten uzak dâhiyane fikir ve ince detaylarıyla karıştırmamalarını istemektedirler. Eğer dürüstlerse; kendilerinden çıkan bazı önerilerin iyi niyetle de olsa ne kadar anlamsız olduğunu fark etmeleri için, onları siyasi veya askeri eylem alanına davet etmektedirler. Zira uçuruma giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğu bilinmektedir. 

İslami militanların ve mücahitlerin çoğu, dünyadaki birçok güçlü ve etkili otorite tarafından hedef alındığının farkındadırlar. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlar. Düşmanlarının gücü ve onlara karşı duyulan nefret, onları ulaşmak istedikleri hedefe doğru yürümekten caydırmıyor. Bunun nedeni, dünyayı kontrol eden büyük sistemlerin, değerler ve ilkeleri sözlüğünden çıkardığı bir zamanda ilke sahibi olmalarıdır. Onlar bir mesaj taşımaktadırlar ve o mesajı savunmak ve ona hizmet uğruna her şeylerini feda etmeye hazırdırlar. Onlar karanlık çağda bir ışık odağıdırlar! Çıkarların giyotini ile değerlerin katledildiği bir zamanda! Paranın, gücün ve yanıltıcı medyanın hayata hâkim olduğu bir zamanda! Bu sözü edilen medya araçları, İslam'ı ve değerlerini stratejik bir düşman olarak gören güçler tarafından uzaktan uzatılan eller tarafından kontrol edilmektedir. Bu araçların hepsi, din kurallarına saldırmak, imajını bozmak, değerlerini kuşatmak ve bu değerleri taşıyan ve onuna göre çalışan, gelecek vaat eden ve örgütlenen herhangi bir çekirdek yapının ortaya çıkmasını önlemek için kültürel, siyasi, askeri veya sosyal olarak onlarla alay etmektedirler. Sahadaki bu Müslüman gruplar sahada fiili olarak çalıştıkları için hata yapmaları kaçınılmazdır. Hatalarını belirtmek ve düzeltilmesini talep etmekte hiçbir sakınca yoktur. Fakat bu tenkidi kötü niyetli tuzak kurucu hain edasıyla değil, kıskanç sevgilinin edasıyla yapmak gerekir. 

Bütün bunlardan dolayı ve bazı aydınlarımızın çoğu zaman, yer ve koşulların dışında konuştukları, mücahitlerin ve militanların saha gerçekliğinden uzak aydınların konuşmalarını, makalelerini ve açıklamalarını görmezden gelmekten başka çareleri yok gibi görünmektedir. Aradıkları projenin entelektüel, kültürel ve medya yönlerini ihmal etmeksizin buna mecbur kaldılar. Sağlam düşünme ve gerçekliği okuma ve bununla başa çıkmak ve zorluklarının üstesinden gelmek için stratejiler geliştirme yeteneği, geniş bir kültür ve farkındalığa sahip düşünürler, aydınlar ve analistler ile siyaset, sosyoloji, tarih ve düşünce bilimlerine aşina olmayı gerektirir. Buna göre bu hareketlerin liderlerinin iki vazgeçilmez görevi vardır. Şöyle ki:

Birincisi: Birincil görevi hareketin yürüyüşünü engelleyen entelektüel, sosyal, kültürel ve politik zorlukları ele almak ve bu hareketler ve kurumlardan kadrolar yaratmaktır. Silahlı hareketlerin zaman zaman dövüş sanatlarında eğitilmiş savaşçı gruplarını mezun etmesi gibi, entelektüel, kültürel ve politik kurslar, bu grupların çalışmalarının karşılaştığı kültürel, entelektüel ve politik zorlukları ele alan ve fayda sağlamak için çalışan entelektüel, stratejist ve politikacı grupları üretmek için uzmanlar ve düşünürler tarafından yürütülmelidir.    

İkincisi: Bu hareketler ve kurumlar, aralarında iletişim, işbirliği ve bütünleşme kanallarını açmalı ve bu hareketlerin çoğunda var olan, itibarlarına ve halk desteğine zarar veren söylem ve düşmanca davranmayı durdurmalıdır. Böylece her hareket diğerinin deneyimlerinden yararlanır ve doğruluk üzerine kurulan bu hareketlerin birbirlerini suçlamalarına bir son verilmiş olur. Diğer İslamcı hareketlerle düşmanlık ve çatışma içinde olan İslamcı bir hareketi nasıl kabul edebiliriz? İslami hareketler birbirini kabul etmiyorsa, biz onları nasıl kabul edebiliriz? İslamcı hareketleri eleştirenlerin çoğu tarafından ortaya atılan bu ve benzeri sorular, bu hareketlerin liderleri tarafından gerçekten gözden geçirilmesi ve bertaraf edilmesi gerekmektedir. Özellikle, İslami projenin tüm yelpazesinde karşı karşıya kalınan güçlükler, bir partinin karşı karşıya kalamayacağı kadar büyük olasından dolayı bu sorular cevaplanmalıdır.

 

Dr. Mutaz Muhammed Zain

Suriyeli Doktor ve Yazar

Whatsapp