Pazartesi akşamı Bakanlar Kurulu Toplantısının ardından korona salgını başta olmak üzere, gündemdeki konuların hemen her birine değinen bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomi bahsine geldiğinde şu verileri paylaştı:
“Türk lirası, dolara karşı yüzde 18, avroya karşı yüzde 16 düzeyinde değer kazanarak gelişmekte olan ülkeler arasında en iyi performansı sağladı. Türk lirası değer kaybında değil, değer kazanıyor. Türk lirasındaki güçlenme ve altın fiyatlarındaki gerilemeyle beraber merkezi yönetim toplam borç stokumuz yaklaşık 173 milyar lira azaldı.”
Bu konuşma haftanın ilk günüydü.
Haftanın son günü olan cuma 15.15 itibarıyla döviz kurlarına baktığımızda, 1 doların 7 lira 7 kuruş seviyelerine kadar gerilediği görülüyordu.
Yani son üç aydaki gerilemeyi, üç aşağı beş yukarı, yüzde 20 olarak yuvarlamakta bir sakınca bulunmuyor.
EKONOMİ YÖNETİMİNDE GERÇEKÇİ YAKLAŞIM, YAYGIN İSTİŞARE
Doların yüzde 20 değer kaybetmesi, sadece Hazine’nin dolar cinsi borçlarının 200 milyar liraya yakın azalması anlamına gelmiyor.
Bu durum, enflasyon sepetindeki ürünleri de doğrudan etkilediği için, döviz oranlarının gerilemesinin enflasyonla mücadeleye pozitif yönde katkı verdiği rahatlıkla söylenebilir.
Döviz kurlarının hızlı bir şekilde gerilemesi, gelişmekte olan ülkeler arasında para birimi en fazla değer kazanan ülke olarak Türkiye’nin ön sırada yer alması, ekonomide ‘güven’ unsurunun güçlenmeye başladığı anlamına da geliyor.
Ocak ayı içerisinde TÜİK önemli bir kararla, Fiyat İstatistikleri Danışma Kurulu diye bir birim ihdas etti.
Kurulda, ekonomi alanında çalışan akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve ilgili kamu kurumu temsilcilerinden oluşan isimler görev yapacak.
Böyle bir kurulun oluşturulması, ekonomi yönetiminin ekonomiye dair ‘öngörülebilirliği’ artırmak ve en geniş istişare mekanizmasını işletme niyetini ortaya koyuyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın birkaç gün önce sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar, hem gerçekçi olma anlamında, hem de ekonomi yönetiminde nasıl hareket edileceğine dair fikir edinmemizi sağlayacak veriler sunuyordu.
O paylaşıma bakalım:
“Açıklanan rakamlar enflasyon hedefinin uzağında olduğumuzu gösteriyor. Hedefe ulaşmak için önlemlerimizden asla taviz vermeyeceğiz.
Tüm tarafları içine alan istişare mekanizmalarıyla hareket edeceğiz.
Fiyat istikrarı olmadan kaliteli ve sürdürülebilir bir büyüme mümkün değil.”
DÖVİZ MEVDUATLARI UZUN BİR ARADAN SONRA GERİ GİTTİ
Ekonomi çevrelerinden aldığımız bilgilere göre, geçen hafta vatandaşların bankalarındaki döviz hesaplarında ilk defa gerileme oldu.
Kasımdan sonra aralık ayında rekor kıran döviz hesapları, ilk defa geçen perşembe günü 265,4 milyar dolardan 264,3 milyar dolara geriledi.
1,1 milyar dolarlık gerileme yüzdelik oranlama bakımından yeterli değil tabii.
Ancak rakamdan ziyade, döviz mevduatının gerileme eğilimine girmesi önem taşıyor.
Eş zamanlı olarak Merkez Bankası’nın rezervlerinde de küçük çaplı artışlar oldu.
Brüt rezervler 2,2 milyar dolar artarak 93,3’ten 95,5 milyar dolara yükseldi.
Döviz mevduatlarındaki rekor artıştan sonra gevşeme sinyallerine dair, ekonomi çevrelerinden, “Herkes inanacak ki, düşsün” şeklinde kısa ama durumu özetleyen bir yorum dinledim.
“Fiyat istikrarı önceliklidir. O olmadan hiçbir şey olmayacak” şeklinde dinlediğim ve değer verdiğim ikinci bir yorumu da aktarmış olayım.
ABD İLE İLİŞKİLER VE YUMUŞAK BAŞLANGIÇ İŞARETLERİ
Piyasaların Türk/Amerikan ilişkilerine dönük duyarlılığı herkesin malumu.
Biden yönetiminin işbaşına gelmesiyle birlikte ilişkilerin sertleşebileceğine dair beklentilerin aksine, gelen ilk işaretler ‘yumuşak bir başlangıç’ yorumunun arkasını dolduracak türden.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan arasında yapılan, 1 saat süren ve ‘ilk resmi temas’ olarak değerlendirilen görüşmenin içeriğine dair ulaştığımız bilgiler, bu görüşmenin bir hayli olumlu bir atmosferde geçtiğine işaret ediyor.
-Görüşmenin olumlu ve kapsamlı olduğu,
-İkili ilişkiler ve bölgesel konularda görüş ayrılıklarının minimize edilmesi, ortak çıkarların ve müşterek bakış açısının güçlendirilmesi üzerinde mutabık kalındığı bilgisi var elimizde.
Kaynaklardan aldığımız bilgilere göre;
-Sullivan, Joe Biden’ın Türkiye’ye 4 defa geldiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanıdığını, kendisinin Türkiye’nin öneminin farkında olduğunu ve Erdoğan’la yakın çalışmak isteğini Kalın’a iletti.
-Kısa süre içinde Erdoğan ile Biden arasında bir telefon görüşmesinin olacağı yönünde bir bilgi de var.
ABD ile ilişkiler düzelmese bile ‘öngörülebilir’ hale gelirse, kuşkusuz bu, ekonomi için bir başka iyi haber olacaktır.