Geçtiğimiz günlerde Mısır’ın Doğu Akdeniz’de hidrokarbon çalışmaları için çıktığı ihalede Türkiye’nin kıta sahanlığını gözeterek bir sınır çizmesi, Ankara’da memnuniyet, Atina’da ise telâşla karşılanmıştı.
Mısır’ın bu tutumu, Türkiye’nin Kasım 2019’da Libya ile yaptığı Deniz Sınırlarını Yetkilendirme Anlaşması’na saygı duyduğu anlamına geliyordu.
Atina’daki telâş ya da panik havasının sebebi tam da buydu.
Ankara’da bu gelişmeden duyulan memnuniyeti dışa vuran ilk isim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu oldu.
Çavuşoğlu, Gürcistanlı mevkidaşı ile yaptığı basın toplantısı sırasında şunları söyledi:
“Doğu Akdeniz’de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır’la müzakere edebiliriz, kendi aramızda da ileride bir anlaşma imzalayabiliriz.”
Devamında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan yine dikkat çekici bir beyanat geldi.
Mısır’la Türkiye arasındaki tarihsel ve kültürel değerlere atıf yapan Akar, dikkat çekici bir cümle kurarak, “Önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir” dedi.
ÜST DÜZEY BİR YETKİLİ: HENÜZ KESİNLEŞMİŞ BİRŞEY YOK
Ağustos ayında Yunanistan’la kendi aralarında imzaladıkları deniz sınırlarını yetkilendirme anlaşmasında da Mısır, sınırların çiziminin Meis Adası’ndan yapılmasını kabul etmemişti.
Bu son gelişme, o kararın ikinci bir adımı olarak görülebilir.
Ortaya çıkan bu durum üzerine, Ankara’da bu işler için mesai harcayan çevrelerin nabzını yokladım.
“Mısır’la anlaştık mı? Doğu Akdeniz’le ilgili yeni gelişmeler beklemeli miyiz” şeklindeki sorularıma, üst düzey bir yetkili şu cevabı verdi:
“Görüşmeler vardı zaten teknik düzeyde ama son hamleleri memnuniyet verici bir mesaj oldu. Biz zaten her zaman Mısır da dâhil olmak üzere bölge ülkeleriyle deniz yetki anlaşması imzalamaya hazır olduğumuzu söylüyorduk.”
Bu işler için mesai harcayan bir başka üst düzey isim ise, ihtiyatlı bir dil kullanıp, Mısır’la anlaştık mı şeklindeki soruma, “Henüz kesinleşmiş bir şey yok, görüşmeler devam ediyor” şeklinde cevap verdi.
İki ülkenin istihbarat birimleri arasında görüşmeler yapıldığı zaten bilinmeyen bir şey değil.
Gizlilik içinde yürütülen bu görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkacağı, ilişkileri normalleştirme yönünde adımların atılıp atılmayacağı henüz netleşmiş değil.
Diğer yandan unutulmaması gereken bir husus olarak, Mısır’daki Sisi yönetiminin, Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı ülkelerin telkinlerine açık olduğunu, o çevrelerin bir karar anında ‘Hayır’ demesi halinde, buna tek başına ‘Evet’ diyebilecek halde olmadığını hatırlatmamız gerekiyor.
Dolayısıyla son gelişmelerden bahisle ortaya çıkan Mısır’la ilişkilerin seyrine dair konulara temkinli yaklaşmakta fayda var.
YUNANİSTAN’IN PANİĞİ, KIBRISLI RUMLARIN HAYAL KIRIKLIĞI
Türkiye’nin 2013’teki darbe sonrası Mısır’la, eşzamanlı olarak Körfez’deki bazı ülkelerle arasının bozulmasını Doğu Akdeniz’deki maksimalist talepleri için fırsat olarak gören Yunanistan, son dönemde bu durumu lehine çevirmek için pek çok adım attı.
Kahire ile Dubai ile sıkı fıkı oldular, üst düzey ziyaretler yaptılar.
Ancak bu son gelişme karşısında Atina yönetiminin büyük bir telaş yaşadığı, gözlerden kaçmadı.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, 18’inci Parsel ile ilgili kararından vazgeçirmek için hemen telefona sarılıp Sisi’yi aradı.
Arkasından Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias için acil bir seyahat planlaması yapıldı.
Yunan Bakan bugün önce Kahire, ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ziyaret etmek üzere Lefkoşa’nın Rum tarafına gidecek.
Mısır ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık konularından biri de, Doğu Akdeniz’in yer altı zenginliklerinin Avrupa’daki pazarlarına taşınması için geliştirilen “EastMed” projesiyle alakalı.
Sisi/Miçotakis görüşmesine rağmen bu konuda da hâlâ bir çözüm yolu bulunabilmiş değil.
Kahire’nin EastMed için istediği rota hayata geçerse, Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki oyun planında devre dışında kalmış olacak.
Bu durum da, haliyle Kıbrıslı Rumları rahatsız ediyor.
18’inci Parsel sonrası ortaya çıkan trafikten anladığımız kadarıyla, Yunan Bakan Dendias, Mısır ile GKRY arasında mekik dokuyarak bir orta yol bulmaya çalışacak.
Türkiye, bu türden anlaşmazlıkları da fırsat bilerek, Mısır’la olan sorunlarını yumuşatma ve Doğu Akdeniz denkleminde avantajlı hale gelmek istiyor.
Ama yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, bu işler için mesai harcayan çevrelerde temkinli bir yaklaşım olduğunu hatırlatmak isterim.
Bu bağlamda Atina’nın telâşı, ‘seyir zevki’ veriyor olsa da, skor avantajının henüz Ankara lehine olmadığını da bilmekte fayda var.