“Beka” tartışmasını kim çağırıyor?


 

2023 seçim kampanyası siyasi hayatımıza "en erken başlayan kampanya" olarak girecek. Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği bir imkân olarak erken seçimleri geride bıraktığımızı ve seçimlerin zamanında yapılacağını düşünsem de muhalefetin ısrarla "seçim" istemesi siyasetin tartışmalarını bir şekilde belirliyor. Seçimler ve adaylar konuşuldukça beka tartışması yeniden gündem oluyor. Eğer 2023 seçimlerini de beka meselesini tartışarak geçireceksek bunda muhalefetin mevcut negatif siyasetinin çok büyük bir payı olacak. Muhalefet partilerini birleştirme çabası üç unsura dayanıyor:
1- Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığına dayalı otoriter rejim-demokrasi dualitesi.
2- Her türlü sorunu veya yalan iddiaları "ülke elden gidiyor" havasına sokarak erken seçim isteme ısrarı.
3-"Parlamenter sisteme dönüş" fikri etrafında toparlanma gayreti.
Aslında bu üç unsur da negatif....
İlk ikisi çok açık; üçüncüsü de cumhurbaşkanlığı sistemini "krizlerin anası" şeklinde resmediyor. Ve "parlamenter sisteme dönüşün" ne olduğunu ve sorunları nasıl çözeceğini anlatmıyor. Muhalefetin 2023 sonrası için nasıl bir Türkiye vizyonu önerdiğinin belli olmaması en büyük zaafları. Kılıçdaroğlu ve Akşener'in isimleri cumhurbaşkanı adayı olarak daha sık konuşulsa da 2023 seçimlerinde Erdoğan'ın karşısına kimin çıkacağı kolaylıkla belli olmayacak. Aday belirlemeyi seçime yakın zamana bırakmayı tercih etmeleri Erdoğan'ın lehine. Programı ve vaadi ile yarışacak bir adayın bu kadar geç sahaya çıkmasının dezavantajı mevcut genel başkanların tehdit ve yalan siyaseti ile giderilemez. Muhalefet cenahı cumhurbaşkanlığı sistemine göre seçime gideceğimizi sıklıkla unutuyor gibi. Bugünlerde "her adayla Erdoğan'ı yeneriz" özgüveni pompalayan muhalefet partileri salgından çıkış ve Erdoğan'ın sahaya inmesiyle yaşanan hareketliliği gördüklerinde panikleyecekler.

Dışarda ve içerde bazı demokrasi projecileri "Erdoğan'ı devirmek için" muhalefeti birleştirmeye çalışıyor. Malezya ya da Macaristan örnekleri sunuyorlar. Birbirimizi eleştirmeden, her şartta bir araya gelelim söylemindeler. Özellikle "E sonra ne olacak, ülkeyi nasıl yöneteceksiniz?" sorusundan ise hiç hoşlanmıyorlar. "Önce birleşelim ve devirelim sonra bakarız" havasındalar. "Ne yapacağız?" tartışmasının seçimlerde bir araya gelmelerini engelleyeceğinin farkındalar. Muhalefetin seçimleri kazanması durumunda hangi siyasi programı uygulayacağının belirsiz olması bırakın Türk seçmenini, Türkiye'de yatırımları olan ülkelerin firmalarını bile ikna edemez. Muhalefetin "programsızlığına" Erdoğan AK Parti il başkanlarına yaptığı konuşmada "Biz istikametini kaybetmiş avara kasnak gibi dolaşanlara bu memleketi teslim edemeyiz" cümlesiyle işaret etti. MHP Genel Başkanı Bahçeli aynı konuda daha sert: "Zillet ittifakının Türkiye'de sorumluluk aldığı bir süreçte, es kaza Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde zalimlerin ve emperyalist çevrelerin 1,5 asırlık projesi olan Kürdistan'ın kurulması için her şey tamamlanmış, ihanet kıvama gelmiş olacaktır." Erdoğan ve Bahçeli'nin cümlelerini 2023 seçimlerine giderken beka tartışmasının canlandırılması olarak görenler olabilir. Ancak iktidarı "değiştirmekten" değil "devirmekten" bahseden muhalefet liderleri halen "dikta rejimi" söylemi etrafında zaten çok radikal bir beka tartışması yapmakta. Ortak siyasi vizyon ve program önermeden sadece beka tartışması ile muhalefetin kazanabilmesi mümkün görünmüyor.

 
Whatsapp