Yeni Afganistan krizi büyürken Türkiye’nin derdi ne?


 

Taliban beklenenden hızlı Kabil'e doğru ilerliyor. Şimdiden 34 vilayetin 10'unun merkezini ele geçirdi. Ülkenin kuzey ve batısındaki vilayetleri ele geçiren Taliban, geleneksel olarak güneyde zaten güçlü. İlk etapta Orta Asya ülkeleri ve İran ile sınır geçişlerini kontrol altına aldı. Kendisine karşı Kuzey İttifakı'nın kurulmasını engellemek için kuzey bölgelere yöneldi. Amerikan istihbaratı Taliban'ın 30 ile 90 gün arasında Kabil'i alabileceği görüşünde. Şimdiden yüz binleri yollara düşüren Taliban ilerleyişinin önünü açan Biden Yönetimi. Aslında çekilme sürecinin işaretlerini "Taliban düşmanımız değil" diyerek 2011'de Obama vermişti. Trump'ın başlattığı kesin çekilme sürecini Biden hayata geçirdi. Washington'ın hatası Doha görüşmelerinde Taliban ile Afgan Hükümeti arasında çalışabilecek bir siyasi geçiş sürecini yerleştirmeden çekilmesi. Bu hata Amerikalılar için artık yeni kitaplar yazma konusu. Irak'tan sonra Afganistan'da da "yeniden inşa ve demokrasiyi kurma" iddiasında başarısızlığa uğrayan bir Amerikan hikayesini gündeme alabilirler. Biden Yönetimi de aralık ayında düzenlenecek "demokrasiler zirvesi" projesi ile meşgul olabilir.
Ancak Afganistan krizinden etkilenecek ülkeler için ise durum ciddi: Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, İran ve hatta Türkiye. Bu sebeple ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin getireceği yeni jeopolitik boşluk ve güç mücadelesi önümüzdeki dönemin kritik konularından olacak. Rusya ile Çin ve Hindistan ile Pakistan arasında rekabet, Kuşak Yol hattının emniyeti, Uygurların durumu, yeni mülteci dalgası, uyuşturucu ticaretinin yeni hali ve Taliban'ın Orta Asya için üreteceği doğrudan ve dolaylı güvenlik sorunları ilgilenilmesi gereken meseleler.

TÜRKİYE NEDEN BU KRİTİK DENKLEMDE?
Rusya söz konusu boşluğu doldurmak için Tacikistan ve Özbekistan ile askeri iş birliğini geliştiriyor. Hindistan, Pakistan'ın güçlenmesinden endişeli. Çin, Uygurların etkilenmesinden ürküyor. İran ise kaostan istifade peşinde. Yeni Afganistan krizi büyürken Türkiye'nin Kabil Havalimanı'nın kontrolünü üstlenmesi eleştiri alıyor. Ankara'nın "şartlara" bağladığı ve "muharip olmayan" bu rolün milli çıkarlara uygunluğu sorgulanarak Afganistan'dan çekilme öneriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Taliban yetkilileri ile görüşebileceğinden" bahsederek bu denklemde kalma ısrarını sürdürüyor. Her şeyden önce Ankara, olası bir Afgan iç savaşına sürüklenecek ölçüde askeri angajman içerisinde değil ve olmayacak. Taliban dahil Afganistan'daki tüm taraflarla iyi ilişkilere sahip olan Türkiye muharip bir pozisyonda konumlanmayı düşünmüyor. Kabil misyonunu da bu çerçevede yürütme arayışında.
Ankara, ABD'nin çekilmesi sonrası Afganistan'da iç savaşın önlenmesi için diplomatik katkı sağlamak istiyor. Bunu Türk ve Afgan halklarının tarihi bağlantıları açısından değerli buluyor. Doha görüşmeleri hilafına Taliban'ın tek başına ülkeyi ele geçirmesi durumunda Afganistan dünyaya kapatılmış olacak. Bu durumda AB, yardımı keseceğini ilan etti bile. Hem mülteci dalgasının önünü kesecek hem de Afganistan'ı dünyaya kapatmayacak formül Taliban ile Afgan hükümetinin bir geçiş hükümetinde uzlaşması. Diğer iki senaryo: a) yeni ve uzun bir iç savaş b) Taliban'ın tamamen kontrolü ele geçirmesi.
Her iki durumda da Ankara, muharip halde olmadan Kabil Havalimanı'nı kontrol edebileceği şartları hazırlamak niyetinde. Bunun için ekonomik ve lojistik desteği şart görüyor. Taliban'ın ikna edilmesi gayretinde. Yani tarafların güvendiği bir arabulucu ve istikrar sağlayıcı aktör olma derdinde.
Evet, ABD, Afganistan'dan çekilerek Ortadoğu'da yeniden konumlanıyor ve Orta Asya denklemini değiştiriyor. Türkiye, Orta Asya siyasetinde etkili olmak istiyorsa da Afganistan denkleminde olmalı. Kaldı ki, Ankara, bu tür zamanlarda aktif olmanın faydalarını artık biliyor.
Irak, Suriye, Libya, Dağlık Karabağ ve şimdi Afganistan... Afganistan enkazı devralınamaz ancak bu krizden de kaçamayız. Bakın şimdiden mülteciler yolda; uygunu, krizin yönetiminde rol almak.

 
Whatsapp