Soruyu yanıtlamadan önce, Türkiye'deki Suriyelilerin yüzde 90'ının savaş biter bitmez evlerine dönmeyi beklediği ve Suriye'de demokratik bir değişimin yaşandığına dair Türk araştırma merkezlerinin anketler yoluyla hazırladığı bir raporda özetle, Suriye’ye geri dönmek veya Avrupa, Kanada ve diğer ülkelere göç etmeyi düşündüklerinden bahsedebiliriz.
Suriyeli mültecilerden önce Bosna, Kafkasya ve diğer ülkelerden mültecilerin dışında çok az mülteciler bulunmaktaydı.Çünkü
vatan, mülk, kişinin toprakları ve evi, vicdanında önemli bir yer alır.
Ancak suçlu güçlerin kimyasal dahil olmak üzere her türlü silahı kullanması ve öldürmesi ile, insanca bir yaşam arayışına zorlandılar.
Sayısı 23 milyonu geçmeyen Suriye halkı, insan hakları örgütlerinin bu yüzyılın en korkunç savaşı ve dünyanın en büyük mülteci dalgası olarak nitelendirmesine kadar yaşanan haksız çatışma, bombalama ve istismar sonucunda bir milyon şehit verdi.
Ancak bizi bu aşamada ilgilendiren şey sadece bu değil, daha çok: “Mülteci sorununu, herkesi ilgilendiren insani ve jeopolitik koşulların bir sonucu olarak uzun süren bir sorun olarak düşünmemiz gerekmez mi? ”
Bazen aynı coğrafyada meydana gelen afetlere maruz kalıyoruz. bu yüzden siyaset bilimciler coğrafyanın siyaset üzerindeki önemine , etkisine ve aralarındaki bağlantıya bakıyorlar.
Bu nedenle sorunun içinde kalmamak için sorunu değil, gerçekçi ve insancıl bir çözüm düşünmeliyiz. Böylece ,bu sorunun zaman zaman siyasi pazarlıklara ve seçim projelerine dönüşmesi engellenecektir..
Bu Ortadoğu'da birbirimizle uğraşmak yerine ,bölgenin istikrarı ve ,barışın tadını, almak için halklarının çabalarına ihtiyacımız var. Çünkü içinde yaşadığımız coğrafya birbirine meydan okumaların, huzursuzluk ve tehditlerin olduğu geniş bir alandır.Bu yüzden sorunları çözmek için birlikte çalışmalıyız.
Ortadoğu'da hiçbir bölge tehditlerden, işgallerden ve darbelerden arınmış değildi ve düşüncemizi sorun etrafında dönmekle sınırlamamalıyız. Ancak bu insani çabayı herkese fayda sağlayacak yeni kapılar açma fırsatına nasıl dönüştürebileceğimizi düşünmeliyiz.
Örneğin TEPAV'ın İstanbul'daki Suriyeli girişimcilik araştırmasına göre 2019 yılı itibarıyla en az bir ortağı olan kendi kendini kuran şirket sayısı, Suriyelilerin %7'sine ve çok sayıda Türk'e iş imkanı sağlayan 15.159 şirkete ulaştı
Ayrıca, Suriyelilerin Türk kültürüne ve diline yakınlığı ve Türk pazarını daha yakından tanımaları , Arap Körfezi vatandaşları ile bağlantıları gayrimenkul sektörüne katkı sağladılar.
Türkiye İstatistik Kurumuna göre, Iraklılar, Suudiler ve Kuveytliler Türkiye'de en çok gayrimenkul satın alanlar listesinin başında yer aldı ve genel olarak brokerlerin çoğu Suriyeliler idi.
Bu nedenle Türk milli gelirinin en önde gelen sektörü olan turizm sektörüne ek olarak, insan enerjisine yatırım yapmak, onunla çelişmekten veya ihmal etmekten ve yatırım yapmamaktan daha iyidir ve bu rakamlar iki katına çıkarak büyük bir getiri olabilir ve herkese fayda sağlar.
Almanya, yabancı uyruklulara yönelik mesleki eğitim programları ve stratejileri sayesinde insan kaynaklarına yatırım konusunda başarılı bir model olmuştur.
Çok sayıda yabancı ve mülteci barındırıyor; Almanya, 2015 yılı verilerine göre 43 milyon eğitimli işçiye sahip olmaktan gurur duyuyor ve ekonomik hayatın tüm sektörlerine yatırım yaparak daha profesyonel hale geliyor .
Bu bağlamda Aşağı Saksonya, mültecilerden yararlanarak ve Almanya'da model olmak için özel bir yaklaşım ile ekonomik kalkınma projeleri geliştirmeyi başardı.
Aşağı Saksonya Ekonomi Çalışma ve Ulaştırma Bakanı, ilk günden itibaren savaş nedeniyle ülkelerine dönemeyen Suriyeli mülteciler arasında geniş çablı profesyonel arama yapıldığını duyurdu.
Bakan ek olarak : "Bu insanların, kalkınmaya olumlu katkıda bulunabilmeleri için gelecekte iş ve topluma entegrasyon beklentilerine sahip olmaları gerekiyor ve biz bunu ileri bir seviyeye taşıdık’’ dedi.
Dünya sahnesinde yükselmek ve zorlukları aşmak için yarışan Türkiye'nin, çıkarlarını ve stratejisini bölgeye empoze etmek için tüm samimi insani enerjilere, ekonomik faktörlere ve başarılara ihtiyacı var.
Hele Türkiye'yi ve insanlarını mazlumlar için bir sığınak olarak gören, bundan başka bir şey beklemeyen ve buna bağlılık duyan, rönesanslı, ilerici, parçalanmamış bütün bir zihinle gelen mazlum insanlar, Türkiye'den bunu bekler.
Daha güçlü olmak için kendimize yardım etmeliyiz ve kendimiz derken “hepimiz” demek istiyorum. Zorluklara karşı durmalı ve engellerden kurtulmalıyız.
Belki Suriyelilerin kurtuluşu yakındır; Ülkelerine akrabalık bağları ve iki ülke arasında sosyal, ekonomik ve siyasi düzeyde daha büyük ilişkilerle dönebilirler. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: (Bu günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle döndürür,).
Dr. Zekeryia Melehifci
Suriyeli yazar