İdlib'e yönelik sistematik saldırılar, Mevsimler boyunca devam ediyor


 

İdlib ve çevresinde halkımıza yönelik Rus, Esad ve  İran saldırganlığının düzeyi istikrarlı bir şekilde tırmanıyor.Eylül 2018 yılı  anlaşması ve ayrıca 5 Mart 2020 yılında yapılan anlaşmalarının art arda  günlük ihlalleri  devam ediyor, Cinayet ve şiddet mekanizması  ülkelerin ve insanların kafaları üzerinden kayarak devam ediyor. Sözde uluslararası toplum Suriye gerçeğini insanların kana bulanmış olmalarını büyük bir neşe izlemeye devam ediyor ve kimse Suriye halkından akan kan ırmağını durdurmak için harekete geçmiyor, terkedilmişlik hali bir yana. Suriye meselesi  Arapların ve diğer haber bültenlerinde Suriye dosyası olarak sondan bir önceki sırada yer alıyor. 

Son zamanlarda İran'la “direniş ve muhalefet ekseni” olarak adlandırdığı şeyi genişletme sürecindeki çalışmaları hakkında konuşmaya cesaret edene kadar, uluslararası alanda ahlaksız rejim için sahneyi terk etmiştir, ve  Beşar Esad'ın Buhaina Shaaban tarafından terörist Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ikinci yıldönümünde okunan mesajında ​​da bu ifade ediliyordu.

Aslında onlar, Direniş için bir eksen olduğu yanılgısı içerisindeler, ardından gözlemci hala soruyor: Hangi direniştir bu? Ve acaba kimin direnişidir? Bu Amerika veya İsrail direnişi midir yoksa Halkı öldürmek direnmişi mi? 

Temel kaygılarının, özgürlük ve haysiyet peşinde koşan halkların bastırılması,  aynı zamanda Suriye Halkına karşı yürüttüğü saha operasyonu uygulamalarıyla olduğu gibi bilgilendirilen her biri için mi anlaşılmıştır. Ve yine de son kaygıları bölgedeki Siyonist yayılmaya direnmektir.  sloganlarıyla kulaklarınızı tıkayanlar çevrelerindeki  (Büyük Şeytanı ) kastetmiyorlar berbat tanımlarına göre Amerikalıları kastediyorlar. Bugün Viyana’da onunla anlaşma imzalamak ve onu memnun etmek için onların koşuşturduklarını görüyoruz. Irak rejiminin çöküşü sırasında daha önce Irak'ta onunla hemfikir olan da onlar. ve halen masa altında izleyenlerde onlardır, ve İran-Irak savaşı sırasındaki birinci (İrangate) skandalının ve bir ay önceki ikinci skandalının sahipleri de onlardır. Direnen bir eksen yoktur ancak bölgede çıkarının peşinde koşanlar vardır. Bir de İran’ın ve Suriye rejiminin politikalarına hala aldananlar varsa, ve örneğin Venezuela devleti gibi halen Amerika ile karşı karşıya olduklarına yanılıyorsalar, er ya da geç bu onlar içinde ortaya çıkacaktır. Her kim ki yüksek sesle Amerika’ya düşmanlığını duyuruyorsa iç mantığında gerçekçi ve dürüst değildir. 

Belki de bugün Suriye rejiminin (direniş ekseni) alanını genişletme eğiliminden bahsetmesi, bir düşünme ve ileriye kaçış konuşmasıdır, aslında bunlar Suriye toprakları üzerine İsrail saldırılarına ve İran Devrim Muhafızları'nın Suriye topraklarındaki silahlarına ve ordusuna karşı koymaktan acizdirler. 

 

Zorba Suriye Esad rejimi her bir İsrail saldırısı ardından İdlip ve çevresindeki halkı ve sivilleri bombalamaya çalışıyor, Şam’daki Göçmen Sarayı'nın kumlarına oturan direniş ve muhalefetin lideri tarafından belirlenen, kendi seçtiği yer ve zamana göre yanıt vereceğini İsrail’e söz verdiği açıklamaları artık yapmıyor. Ne yazık ki Bugün (direniş ekseninin) genişlemesinden bahsetmek saf bir aldatmacadır ve Viyana'daki Batılı müzakereciye, karşı karşıya oldukları Arap projesinin yokluğunda İran'ın Pers İmparatorluğunun hırslarıyla bölgedeki çıkarlarını gerçekleştirmesi için baskı yapmayı amaçlayan yalanlardır. Filistin ve Filistin davası adına, bizzat kendilerinin sattığı Golan'ı özgürleştirme adına sahtekarlık ve aldatma politikalarının devamıdır. Yer değiştirme tamamen Halka yöneliktir, Hayalete veya İran’a veya Ruslara yönelik değildir. 

Kim Amerika'ya ya da İsrail'e karşı direniş eksenini genişletmek istiyorsa, önce halkıyla uzlaşmalı, sivillere yönelik ölüm makinelerini, varilleri ve kimyasal silahları durdurmalı Birleşmiş Milletler kararlarının önüne çıkıp siyasi çözüme ulaşmayı sağlamalı ve bu darboğazdan kurtulmalıdır, ve tüm Suriyelilerin birleşik ve gerekli toplumsal sözleşmeye ulaşmasına imkan vermelidir.  

Suriye'nin İdlib'de daha fazla Esad katiline değil, sadece İdlib'de kayıp olan  özgürlüğe  ve haysiyete ihtiyacı vardır. Eğer yolu Halep, İdlip ve Suriyelilerin cesedi üzerinden geçiyorsa o zaman Direniş olmaz, Kudüs olmaz ve Golan olmaz.  

İdlip’te Sivillerin her gün hedef alınması,bu cani rejimin özgür Suriyelileri öldürmesini, Suriye’yi yıkmasını, ve rejime karşı çıkan  Suriyelilerin Hapishane ve  cezaevlerine atılmasını  direniş kabul ettiğini  şüpheye mahal bırakmayacak şekilde doğrulamaktadır. Bir zamanlar Suriyelilerin istediği demokratik değişimi, İnsanlık onurunu ve konuşma özgürlüğünü boğmak ve Suriyenin mallarını yağmalamak amacıyla Suriyelilerin cesedini çiğneyen ve çıkarı için Suriyelilere genel nefret ile dolu olan İran ve Suriye coğrafyasını işgal eden temel destekleyicisi Rusya Federasyonun direniş eksen liderleriyle aynı doğrultudadır.

 

 

Ahmed Mazhar Saadu

Siyaset Bölüm Başkanı 

Whatsapp