Anadil, milletin ve ferdin beşeri, fikri, kültürel ve medeni varlığının taşıyıcısıdır. Bu varoluş insanın ilim, irfan, iletişim, ifade etme, psikolojik ve biyolojik gereksinimini karşılaması ve aklını güvence altına alması için şarttır.
Dil, oğlu için bir tanımlayıcı, onun düşünce ve duygularının taşıyıcısı, belirsizliğinin bir açıklaması olmak için reformist ve hukuksal tanımlarının içeriğinin ötesine geçer. Dil, hiçbir zaman canlı bir organizmanın omuzlarında ağırlık, külfet, meşakkat ve ya sefalet getirecek bir yük olmamıştır. Bir milletin diline ve kimliğine mensup olan, onlara büyüme, güçlenme, gelişme ve refah imkânları sunan tek kişidir. Dil, kâinattaki tüm canlılar gibi samimi bir sevgiye, ilham verici ve çalışkan bir işçiye ihtiyaç duyar. O, ulusların formlarında tıpkı zarafet ve çekiciliği ile öne çıkan özgür bir kadın gibi güzelliğini ortaya çıkarır, damarlarına yaratıcılığını ve keşiflerini enjekte eder; bilim, şiir, edebiyat, düşünce, felsefe ve sanat alanında şaşırtıcı yeteneklerini sergiler.
İhmal ve küçümseme arasında dağılma ve yıkıma yol açan dünyadaki dillerin çoğu, yapılarını ve varlığını etkileyen ciddi bir tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyadır. Kültürel işgale ve medeniyetlere karşı ilan edilen savaşa rağmen Arapça dilinin belki de en önemli gücü dünya nüfusunun dörtte birinin borçlu olduğu Kuran dili olmasının yanı sıra nesnel ve öznel faktörleri zayıflatmaya karşı dirençli görünmesidir.
Kuşkusuz zengin Arapça aynı zamanda despotluğun ve zulmün kurbanıydı. Azgelişmişlik, cehalet ve uygarlık çöküşleri sanki yaşayan dillerin hanımefendisi konumunda olan dilin karanlık geleceğini tehdit eder. Aynı zamanda zalim yöneticilerinin, ajanlarının ve hainlerinin politikalarına teslimiyet durumu devam ederse talihsizlik, aşağılama ve çaresizlik Arapların dillerinin üzerine var olan bir tehdit olarak düşer.
Suriye’de Esad rejiminin zulmü insanlarla, ağaçlarla ve taşlarla sınırlı kalmamıştır. Cinayeti ve yok etme eylemi her alanda en yüksek seviyede yaratıcılığın kaynaklarına taşmıştır. Rejim, yaratıcılık ve yenilenme kaynaklarını patlatacak her şeyi ortadan kaldırmaya çalıştı, akılları ve yetenekleri sınır dışı etti. Ya da yetenekleri ve akıllı kişilere suikast düzenledi ve onları terörize etti. Onu kör çerçevelere ve paslı kalıplara sıkıştırdı; ona kimliği, anlamı soyulmuş, ölü ve yıpranmış bir slogan dili öğretti. Bu dil, sıkıcı tekrarlar ve zıt uygulamaları nedeniyle mizahını ve ikna etme yeteneğini kaybetmiştir. Zira beşikteki bebeği hedef alıp ona sağlıklı bir eğitim vermesini engellemeye, tarihi ve gerçekleri kafaları karıştırarak anlatmaya çalıştı. Çocukların beyinlerinden ve ciğerlerinden temiz suyu, havayı ve gıdayı alıkoyarak onların uysal ve itaatkâr büyümeleri için kölelik sisteminin doğal bir şekilde oluşmasını sağladı.
Zorbalık projesi özgürlük ve hakikat özlemi çeken insanın içgüdüsünü ortadan kaldırmayı başaramadı. Bu durum Suriye toplumunun asi doğasının ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Bu yüzden Suriye halkı zulme ve zorbalığa başkaldırmıştır. Adalet, değişim ve doğal haklarını talep etmiştir. Zalim zorbayı açık ve bariz bir şekilde vahşete sevk eden şey; uluslararası toplumun ve onun vicdanının azgın gözleri önünde, sahte otoritede kalmak için halkı yerinden etti. Bunu da hasta suç algılarına göre dışardan gelenleri ikamet ettirmek için imha ve yıkım uyguladı.
Ancak fasılları bitmeyen Suriye trajedisi bununla da kalmamış, göç çilesi çeken Suriyeli ailelerin ev sahibi toplumlarla bütünleşmelerini, kültürlerine, değerlerine uyum sağlamalarını ve en önemlisi ailelerini kazanmalarını gerektiren bir gerçekliği ortaya çıkarmıştır. Özgün dil pahasına, yeni nesillerin kimliklerini ve aidiyetlerini kaybetmelerine, gerçek anavatanları ve kültürleriyle bağlarını koparmalarına neden olabilecek bu tehlikeli ikilemin üstesinden gelmek için zaruriydi.
Arapça’nın geleceği ile ilgili ölüm veya yok olma söz konusu değil, ki zengin bir mirasının ve korunmuş bir medeniyetinin varlığı ile bunu tasavvur etmek bile zor. Fakat bu soruna aldırmayan ve aldırmamaya devam eden Araplar başta olmak üzere muhataplarının neslinin tükenmesi tasavvur edilebilir hale gelmiştir. Bu aynı zamanda milletin birliğinin en önemli unsurlarından biridir. Böylece içgüdülerinin uçurumunda boğulurlar. Tarihlerini, kültürlerini ve köleliğin boyunduruğunun kırılmasını gerektiren sefil gerçeklerinin, zulmün ve onu acı hasadına karşı devrimin getirdiği sorumlulukları reddettiler.
Ali Muhammed Şerif
Kültür Bölüm Başkanı