Suriye’deki Zorunlu Yenilgi Planlı Bir Politikadır


2011’de Suriye devriminin başladığı özgürlük ve hassasiyet devriminden bu yana Esad Rejimi son derece baskıcı ve zorlayıcı bir güvenlik politikası üretmektedir. Bu devrim, 1970’lerde Suriye’de Hafız Esad’ın iktidara gelmesinden bu yana başlayan Esad rejiminin ağzını kapatmak ve barışçıl halk hareketini veya herhangi bir durumu engellemek için benimsenen eski politikalara dayanıyor; demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne talip olan kitle hareketlerini bastırıyor.  

Bu zalim ve baskıcı politika BM insan hakları örgütlerinin istatistiklerine göre 950 bin Suriyeliyi yok etti. Esad rejimini cezaevlerinde tutulanların akıbetinin öğrenilmesini engelledi ve “Kayser” olarak isimlendirilen resimde on binlerce Suriyelinin ihraç edilmesine yol açtı.  Bu resim dünya çapında tanındı ve “Sednaya” hapishanesinin (insan mezbahası) olarak adlandırılması küresel bir tanımının başlatılmasına yol açtı. 

Suriye’deki zorla yenilgi dosyası gerçeği, dosya olmaktan çıkıp, gündem haline gelmesiyle en önemli yerini alma ihtiyacına dönüşmelidir. Bu tüm Suriyelileri ve istisnasız tüm aileleri etkileyen en acil ve gerekli meselelerden biridir. 

Orada artık gözaltına alınan, zorla katledilen bir ferdi olmayan, akıbeti bilinmeyen ya da yaşayıp yaşamama ihtimali olmayan bir aile yoktur. Özellikle Suriye rejiminin ahlaksızlığının boyutunu, bir gün gösterilere çıkma cüretini gösteren, Suriyelilerin hayatlarına kasıtlı ve planlı bir şekilde müdahale ettiğini belgeleyen fotoğraf (Zulüm yeter) skandalından sonra bu duruma maruz kalmayan kimse kalmadı. 

Bu dava Esad ailesinin yanlarında şuana kadar duran İranlıların ve Rusların Suriye ile davasının önemi insanın hürriyetiyle ilgilenen tüm sivil toplum kuruluşlarının ilgi odağı haline geldi.  

Peki, Suriye muhalefeti tüm bunların neresinde? Bu konudaki tüm rolü ve sorumluluğu üstlenmesi gereken odur. Çünkü günlük yaşamın endişesini temsil ettiği için bu konuyla ilgili tüm rolü ve dikkati alması gereken odur. Suriyelilerin hayatında ilk olma niteliği taşıyorlar. Ama ne yazık ki Suriye muhalefeti siyasi ve askeri yelpazenin tüm renkleriyle, bu meselenin dışındakilerle meşgul olmuş ve bir çatışma durumuna girmiştir. Suriye’de zorla yok edilenler konusuna gereken önemi vermeden kürsüler ve mevkiler için mücadele ediliyor. Sonra bu dava Zalim Suriye Rejiminin güvenlik servisleri tarafından zorla ortadan kaldırılanların serbest bırakılması ve her gün sırayla ortaya çıkan ölüm listelerini yayınlamak için ciddi bir çalışma yapılmadan rafa kaldırıldı. 

Dolayısıyla bu mesele Suriye resmi muhalefeti için bu şekilde ikincil hale geldi. Bugün onu gün ışığına çıkarmak tüm uluslararası ve bölgesel konferanslarda yaşatma sorumluluğu taşıyor. Eğer durum böyle değilse, modern çağda Suriyelilerin hayatlarındaki en önemli sorun olan zorlama, caydırıcılık, yok etme ve siyasi tutuklama sorununu ciddi bir şekilde dile getirmeyen bu muhalefeti halk kadar tarih de sorumlu tutacaktır. 

Suçlu Esad rejiminin kararlarını komuta eden ve yüzbinlerce Suriyeliyi zorla yok etmeye teşvik eden İran Mollo devletini bu konuda sorumlu tutmak belki de bu bağlamda faydalı olabilir. 

İran hala devam eden (Kusra Anu Sherwan )’ın dört bir yana parçalanmış Arapların yıkıntıları üzerine restore etmek isteyen büyük bir Pers projesiydi. Bu nedenle İran, Esad kriminal rejimin kontrolü altında ve tüm bölgenin projesi altında kalmasını istiyor. Suriye’deki demografik değişim ve Suriye kaynaklarının sömürülmesi üzerine çalışıyor ve Esad rejimini araçlarından biri olarak görüyor. Uluslararası ve bölgesel durum da buna yardımcı oluyor. Bu konuda ABD yönetimlerinin veya Batılıların temel kaygısı olan İran’ın (İsrail Ulusal Güvenliğini)   etkileyebilecek ve ya yaklaşabilecek hamleleri dışında bir endişesi yok. 

İster Suriyelilerin zorla kaybetme meselesi olsun isterse diğer meseleler olsun, Esad Rejimi İranlılarla amfibi ilişki çerçevesine dâhil oluyor. Çünkü Esad rejimi rüzgâra kapılmış, İran ve Rusya’nın korumasından uzak kalmıştır. Şu anki Esad rejimi ve babası Hafız’ın rejimi tehlikeli İran Projesinin sadece bir parçasıydı. Yani İran-Irak savaşının başlangıcından bu yana, Hafız Esad Irak’a karşı İran’ın yanında yer aldığında o sırada açıklananın aksine Humeyni’nin siyasi zehir bardağını içmesine yol açan sekiz yıllık savaş mevzusunda farklı görüşe sahip tüm Araplara karşıydı.

Suriye Rejimi baskıcı politikaları ve yüzbinlerce Suriyeliyi zorla ortadan kaldırması nedeniyle bugün Arapların kucaklaşmasının tamamen dışındadır. Yakın gelecekte Arapların geri dönmek için bir umudu yoktur. Ayrıca uluslararası toplumun Esad’ın yaptırımlarına izin vermiyor.  Aksine bu yola birçok tabu yerleştiriyor. 

 

 

Ahmed Mazhar Saadu

Genel Yayın Yönetmeni 

Whatsapp