Ölümden daha fazla..... Yaşamdan daha az


 

Olacaklardan kaçış yoktur ve zamanla adil bir yüzleşmeden kaçış yoktur. Onun mevcudiyetini, hangi taraftan gelmeye karar verirse ve hangi taraftan girmeyi seçerse seçsin, mecburi olarak alacağız.

Bize pek çok elçiler ve   amiraller gönderdi... Geleceği zaman, yapılması ve yapılmaması gerekenleri, güven, sükûnet ve kesinlik için gerekenleri haber verdi ve hareketsizliğimizi bekleyen hayal kırıklıklarından, acılardan ve pişmanlıklardan kaçınmak için.

Sık sık geleceği hayal ettik ve yüce saraylarımızı zamanın değişen kumları üzerine inşa ettik. Hayatımızın kıyısında olanlarla kumar oynadık ve sadece birden az can ve birden fazla ölüm aldık.

Tıpkı tiranların yaptığı gibi; Ağır yüklerimizi, zamanın bizim adımıza taşımasına izin verdiğimizi, hakikatin gerektirdiğini ve adaklarda ve çalışmalarda adaletin dayattığı şeyi sağlamada zayıf irademiz adına hareket edeceğini düşünerek ayaklarımızın üzerine attık.

İnkar edemeyiz ki, yerin ve göğün anahtarlarını elinde tutan bizler, evrenin sırrına ve dünyanın kalbine sahip olan, ebedî suları damarlarımızda akan bizler, artık adlarımızı hak etmiyoruz.

Nitekim gelecekle hiçbir bağımız yok, sorgulamanın ve bilgi varsayımlarının yükünden kurtulalım diye özgürlük ve şiddetle akan atardamarlarını ellerimizle kestik, yüksek nefsimizin meskenlerini terk ettik, egemenliğimizi kaybettik.

Gelecek: henüz gelmemiş olan zaman. Zavallı Doğumuza doğru yavaş ama inatçı, disiplinli ve monoton adımlarla gelen. Uzak yıkık kalelerimize tırmanın. Bize hak etmediğimiz güneş, su ve hava payını getiriyor.

Bize asla mazlumlara, boyun eğenlere ve zayıflara, kendimizi, eşyalarımızı, harap evlerimizi düzene sokmak için daha fazla zaman vermeyecek.  İhmalimize göz yummayacak, acizliğimizin geride bıraktığını telafi etmemize, içimizde ve çevremizde biriken çürüklükten kurtulmamıza izin vermeyecek.  Elimizin yok ettiğini yeniden inşa etme, boşa harcadığımız gücü ve yeteneklerimizi geri kazanma fırsatımız olmayacak.

Belirlenen zamanda bize ulaşması kolay ve taş döşeli olacak, geleceğin yolu bugünün barajları veya geçmişin labirentleri ve karanlık tünelleri tarafından engellenmeyecek ve sağlamlığı ve gücü cephanelikleri etkilemeyecek. Argümanlar ve gerekçeler... Kölelerin sırtları yarıldı ve başlarını ikiyüzlülük çamuruna, kin ve alçaklık bataklığına gömenlerin boyunları.

Kan şölenlerinden sonra uyuyanların hesabı zor olacak, karanlık ormanımızın sakinlerinden kimse sağ kalmayacak, çünkü ateş arındırır ve dağılmaz, hayvanlar, yırtıcılar ve hayvanlar ateş tarafından tüketilecek ve kertenkeleler, sülükler ve tüm tilkiler veya tavşanlar kurtuluş için dua eden pençeleri ve toynakları altında ezilecek.

Sadece,erkenden süzülüp ve yuvalarını güneşin yüksek doruklarına  kurmuş kuşlar,mavi vatanlarını savunmak için uçacaklar.

Kanatlarıyla sabah müziğini çalacak, bir tufan vaktinde gelmeye karar vermiş yeşil bir çağ için şarkı söyleyecek.

Belki de,geleceğe hazırlanmayı özleyenlerden ölümü tek ve onurlu kurtuluş yolu olarak görenler haklıdır; uçarı ve pervasız olan için zamanın hükmü;balinalar ve köpekbalıklarina  yem olacak alçaltıcı bir ölümdür ya da   akbabalar ve leş yiyiciler için leş olacak yaşlanmakmaktır. 

Kurtuluşun, korkumuzu yok etmenin ve bu korkunun kaynaklarını boşaltmanın başka bir yolu daha var.

Yalnızlığın örtüsünü yırtmak, ruhunu yalnızlıktan çıkarmak, karanlığını ve yalnızlığını gidermek... Yenilgi tünellerini aydınlatmak ve acının gözünde bir ışık kaynağı aramak...Vahşet çağında,insanın yumuşak yönünü yetiştirmek. gücümüzden ve kararlılığımızdan geriye kalanlarla komadan uyanıp damarlarımızda dolaşan hayat kapısını çalmak.

Ölüme mahkûm olanlar ölümden nasıl korkar,yokluğu nasıl bekler? Her zaman yapılabilecek bir şey vardır; Çünkü kin ve kötülüğe bağlanan ip, aşk ve hayatın doruklarına çıkmanın yolu olabilir.

 

 

Ali Muhammed Şerif

Kültür Bölüm Başkanı

Whatsapp