Savunma ve direniş


* Çanakkale savunması, 104 yıl, 15 Temmuz savunması, 3 yıl.. * İslâmcı olun, muhafazakâr olun, laik olun, liberal olun.. * Yutkunma dönemi bitti.. Yüzyıllık sabır bitti, bilin..

anakkale savunması ve zaferi, 104 yıl geçti. Kûtu’l-Amare savunması ve zaferi, 104 yıl geçti. Gazze savaşları ve savunması, 105 yıl geçti.

15 Temmuz savunması ve zaferi, 3 yıl geçti. Afrin savunması ve zaferi, 1 yıl geçti…

Devam edin… Kudüs’ün düşmesinden Medine müdafaasına, Sarıkamış’tan İstiklâl mücadelesine ve Kıbrıs harekâtına, aklınıza ne gelirse, son yüz yılı aşkın süre içinde coğrafyada yaşanan ne varsa, bize aittir, bizim mücadelemizdir.

Tarih, coğrafya ve siyasi genetik, yüzyıllardır bizim üzerimizden yürümüştür. Kaçsak da, ürksek de, mücadele etsek de, zafer de kazansak, yenilgiye uğrasak da, meydan okusak da bu böyledir, bu kader hiç değişmemiştir. Bugünlerde olanlara bakınca, bu kaderin yine değişmeyeceği, tarih ve coğrafya inşasının, siyasi genetiğin bu kader üzerinden devam edeceği ortadadır.

YÜZ YIL ÖNCE ÇÖKTÜK, COĞRAFYA BİÇİMLENDİ. YÜZ YIL SONRA YÜKSELİRKEN YİNE AYNI ŞEYLER OLUYOR.

Batı’nın yüzyıllara dayanan siyasi tarihi bizim tarihimizdir. Selçuklu’dan beri coğrafya inşasına yönelik bütün girişimler, harita çalışmaları bizim üzerimizdendir. Yüz yıl önce çöken bir imparatorluğun mirası üzerinden coğrafya, tarih belirlenmiştir. Yüz yıl sonra yeniden yükselen bir güç üzerinden aynı hesaplaşma yeniden başlatılmaktadır.

Çöküşümüz de, yükselişimiz de tarih yapıcıdır, coğrafya biçimlendiricidir.

İSLÂMCI OLUN, MUHAFAZAKÂR OLUN, LAİK OLUN, LİBERAL OLUN..

Ne olursanız olun, hangi siyasi düşünceye inanırsanız inanın, hangi kimliğe sahip olursanız olun, geniş tarih aralığında durduğunuz yer esastır. İslâmcı olun, muhafazakâr olun, laik olun, liberal olun… Şu parti, bu cemaat hiç farketmeyecek… Bu siyasi genetiğin ne kadar merkezindesiniz, ne kadar uzağında ya da karşısında, sizi belirleyen, tanımlayan şey bu olacaktır. Dünya tarihi, siyasi tarih, coğrafya nasıl biçimleniyorsa, hangi hesaplaşmalar üzerinden yürüyorsa ve siz neredeyseniz kimliğiniz odur. Vatana, millete, coğrafyaya, tarihe karşı sorumluluğunuz, vebaliniz budur.

YÜZ YIL ÖNCE KİM NEREDEYSE BUGÜN YİNE ORADA. NESİLLER, KUŞAKLAR AYNI..

Yüz yıl önce nerede duruyorsak bugün orada duruyoruz. Yüz yıl önce karşımızda kimler toplanıyorsa bugün yine onlar toplanıyor. Yüz yıl önce o çokuluslu istilâ ile kimler ortaklık kuruyorsa bugün yine aynı çevreler ortaklık kuruyor. Yüz yıl önce kimler bedel ödemişse bugün yine onlar bedel ödüyor. Tarih yapıcı irade ile, tarihin tersine düşen geleneğin takipçileri hep aynıdır, nesiller, kuşaklar aynıdır. Viyana’da ya da Londra’da saldırıya uğrayanla Yeni Zelanda’da saldırıya uğrayan, Ebu Gureyb’de aşağılanan aynı intikamın kurbanıdır. 15 Temmuz’da içeriden vurmaya çalışanlarla Suriye’nin kuzeyinden kuşatma plânı papan aynı cephedir.

ÇANAKKALE’NİN, VİYANA’NIN İNTİKAMI.. İSTANBUL İÇİN BİR ENDÜLÜS SENARYOSU..

Türkiye’nin yükselişini durdurmak için acımasız yöntemler kullananlar ile bu ülkeyi içeriden durdurmaya çalışanlar aynıdır. Yüz yıl sonra bugünleri göreceğimizi biliyorduk. Bunu bekliyorduk. Yüzyıllık sabrın sonuna geleceğimizi, yeniden kendimize, coğrafyamıza, tarihe döneceğimizi biliyorduk. Viyana’nın intikamını almak isteyeceklerini, Çanakkale’nin rövanşını almak isteyeceklerini, İstanbul için bir Endülüs senaryosu yazdıklarını, bizleri yeniden tarih dışına itmek isteyeceklerini, Anadolu’yu yeniden yirminci yüzyıla mahkûm etmek isteyeceklerini biliyorduk.

ARTIK SUSAMAZDIK, YUTKUNAMAZDIK ARTIK…

Batı’dan vuracaklardı, güneyden vuracaklardı, içeriden vuracaklardı, terörle/ekonomiyle vuracaklardı, tarih ve coğrafya nasipsizleri üzerinden vuracaklardı, biliyorduk. İşte bu yüzden geçmişi bugüne çağırdık. İddialarımızı, tezlerimizi kalkan yaptık. İşte bu yüzden o siyasi genetiği yeniden harekete geçirdik. Artık savunamazdık, susamazdık, yutkunamazdık. Varolmak istiyorsak, bir gelecek kurmak istiyorsak, Anadolu üzerinden yeni bir yükseliş tarihi yazmak istiyorsak güçlü olmalıydık, dirençli olmalıydık, kararlı olmalıydık. Başka hiçbir seçeneğimiz yoktu, olmayacaktı da. Bu topraklarda yüzlerce yıldır yaptığımızın aynısını yapmaktan başka bir yolumuz olmayacaktı.

ÇANAKKALE ÇANAKKALE DEĞİLDİ. AFRİN SURİYE DEĞİL, BİLİYORUZ…

Bu yüzden 28 Şubat’la 15 Temmuz’u, Çanakkale ile Afrin’i bir görüyoruz. Çanakkale’nin Çanakkale, Afrin’in Suriye meselesi olmadığını biliyoruz. Bu yüzden geçmiş ile geleceği bir görüyoruz. Bu yüzden dün bedel ödeyenlerle bugünün bedel ödeyenleri aynı kimlik, dün ihanet edenlerle bugün ihanet edenleri aynı kimlik görüyoruz. Bu yüzden önümüzü görüyoruz, hesaplaşmanın devam edeceğini biliyoruz, buna göre hazırlık yapıyoruz. Türkiye’nin sadece Türkiye olmadığını, bir coğrafya, tarih, medeniyet mücadelesi olduğunu biliyor, ona göre kendimizi kuruyoruz.

“ACIMASIZ DİRENİŞ” BÜTÜN COĞRAFYADA. DURDUĞUNUZ YERE BAKIN.

Bu yüzden “Acımasız Direniş” hatlarının sadece Anadolu olmadığını, son bin yıllık tarihte nerede mücadele verilmişse yine aynı yerlerde olacağını biliyoruz. Birinci Dünya Savaşında düşen bayrağın yine buradan yükseleceğini, bugün içeride ve etrafımızda bunun mücadelesinin verildiğini, bir tarih dönüşünün başladığını, belki yüz yıl daha bunun durdurulamayacağını biliyoruz.

Herkes sağına soluna baksın, herkes durduğu safa baksın, herkes tarihin hangi sayfasında yer alacağını iyi düşünsün. Bu mücadele yüzyılların mücadelesidir. Yüzyıllarca daha devam edecektir.

BUNU ASLA YAPMAYACAĞIZ!

Türkiye’nin mücadelesi Anadolu sınırlarının çok ötelerine taşmıştır, küresel güç kaymalarına yol açmaktadır ve açacaktır. Öyleyse hepimiz aklımızı başımıza alalım. Biz işitemesek de bu tarih yükünden kaçamayacağız, bilelim. Ve biz; hiçbir zaman yalvararak, ağlayarak tarih yapmadık, af dileyerek ayakta kalmadık. Şimdi yükseliş deminde bunu hiç yapmayacağız. Asla yapmayacağız.. “Türkiye ekseni” dışında hiçbir yerde olmayacağız..

EVET, MESAJINIZI ALDIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her şeyi özetleyen cümleleriyle bitireyim bugünü:

“Mesajınızı aldık. Hislerinizi de, niyetlerinizi de anladık. Kininizin, nefretinizin canlı olduğunu anladık. Bir teröristin 50 Müslümanı öldürmesinin de ne olduğunu anladık. Yaşadığımız toprakları da aldığımız nefesi de bize çok gördüğünüzü anladık. ‘Anadolu’dan Avrupa’ya geçemeyeceksiniz’ tehdidini manifestosunda ifade edenin ne tür bir terörist olduğunu da anladık…”

Daha ne denirdi…

Whatsapp