İdlib’i İki Kez Kaybetmemek İçin


Suriyeliler meçhul gelecekleri ile “soydaş ve komşularının” aşağılamalarından kaçmak için kendilerini tehlikeye atmakta yahut savaş tacirleri onları tehlikeye atarak dalgalarla kıyıya savurmakta veya köpekbalıklarına yem etmektedir.

Haberlerde ve gazetelerde Suriyelilerin boğulma haberlerinin birinci sırada yayınlanmadığı doğru. Gerek kardeşleri gerekse de dostlarının Suriyelilerin sorunları konusun- daki ilgisi azalmış durumda. Ancak boğularak ölümler belki de her gün devam ediyor. Nitekim geçtiğimiz hafta Türkiye sahillerinde onlarca kişi boğularak can verdi. Dün Libya kıyısında yaklaşık 200 Suriyeli, ondan önce de Lübnan kıyısında 50 Suriyeli yaşamını yitirmişti. İlan edilmeyen ölümler ise bundan sayıca daha fazla ve korkunçtur. Farklı görünüm ve suretlerde tekrar etmekte olan bu örnekten anlaşılacağı üzere Suriye, halkını ve gücünü kaybetmektedir. Şimdi ise Suriye’de “Büyük İdlib” doğmuş olup, belki de ilerleyen günlerde genişleyecek ve işgalciler topraklarından çıkana, rejim ve katiller devrilene ve Suriye tüm Suriyelilerin olana dek “Küçük Suriye” haline gelecektir. Duygusallıktan ve sloganlardan uzak, açıkça ve doğrudan soracak olursak: Avrupa’da ya da hatta komşu ülkelerde yaşamakta olan bir Suriyeli, bugün İdlib’e yahut yarın Su- riye’ye geri dönmek ister mi? Ya da geri dönmek için ne ister?

Şahsen ben Suriyelilerin, özellikle de Avrupa’da yaşayan Suriyelilerin, içinde bulun- dukları güven ve istikrarı bırakarak İdlib’in tanık olduğu tehlike ve karmaşayı tercih edeceklerini düşünmüyorum. Yine Suriyelilerin, hem de hiçbirinin, yeni gerçekliğine ve gelir düzeyine kısmen alışmışken, ülkesine geri dönmeyi aklından bile geçireceğini sanmıyorum. Zira yaşadığı şartlarda çocuklarının eğitimi ve hayatları, emeklilik ve ölümünden sonra dahi güvence altında bulunmaktadır.

Suriye prensipte, çoğu genç ve çocuk olmak üzere yedi milyon insan kaybetmiştir. Ki bu kişiler Suriye’nin geleceğini imar ve inşa edecek insan potansiyelini oluşturmaktadır. Prensipte demiştik; zira bugünden itibaren İdlib’in yapısı ve örgütlenmesi gözden geçir- ilerek, yalnızca ülkesinden göç eden ya da yurdundan çıkarılan Suriyeliler için değil, Esed’in kontrolünde olan bölgelerde yaşayan ve özgürlüğün her türlüsünden mahrum, aşağılanmanın her türlüsüne maruz bırakılarak hayat sürdüren Suriyeliler için de vatan haline getirilebilir. Burada sorulacak soru ise şudur: Nasıl?

Suriye’nin tamamına yayılana dek, İdlib’in hayallerdeki Suriye haline gelmesi ve Suri- yelileri kendisine çekmesinin nasıl gerçekleşeceği sorusuna şu şekilde cevap verilebilir: Kanaatimce başlangıç noktası sermaye değil, zihinler olmalıdır. Yani Suriyeliler 2015’te “kurtarıldığı” sırada olduğu gibi İdlib’in ellerinden alınmasına müsaade etmeme üzerinde düşünmelidir. Nitekim bu tarihte İdlib, Esed’in kontrolünde olmayan bölgeler için kötü bir örnek teşkil etmiş, radikal cemaatler güçlenerek zorba uygulamalarda bulun- muş, özellikle de Suriye Demokratik Güçleri, halkı körleştirme ve cahilleştirme yolunda adımlar atmıştır. Bunun için de uydurma bir tarihi halka anlatmış ve dinle hiçbir ilgisi bulunmayan bir dindarlık vaz etmiştir.

Bugün düşünmek, belki de İdlib’i bir “örnek merkez” ve sivil-demokrat bir yönetimin başlangıcı haline getirecek yöntemleri sunabilecek kapasiteye sahip herkes üzerine farz-ı ayn bir sorumluluktur. Aynı şekilde 8 yıldan bu yana sıkıntı çeken İdlib halkı- na kaynak sağlamak da farz-ı ayndır. Yine İdliblileri ve İdlib’deki misafirleri, kentteki maşalar ya da ajanlarla bir tutmayarak sahip oldukları kökler, vatanperverlik ve toprak bağlarıyla tanıtmak da öyledir.

Buna paralel olarak, öncelikle yıllardır şartlar gereği eğitimden uzak kalan çocuklar için eğitim kurumları inşa etmeye başlanabilmesi amacıyla, Suriye dışındaki Suriyelilerin sermayelerinin rolü önem arz etmektedir. Böylece çocukların hatta yetişkinlerin eğitimi- ni üstlenen ve her türlü intikam, kan akıtma ve anlamsızlık söylemini kullanan “sokak hocaları”nın yayılmasının önüne geçilebilir.

İşin aslına bakıldığında Suriyelilerin İdlib’e karşı birçok sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak kanaatimizce halihazırda, önemli bir tarihi anla karşı karşıyayız. Bu noktada ilgili herkese Suriyelilerin yaşamaya, gelişmeye ve devlet kurmaya ehil olduğu, yalnız- ca kendilerine en basitinden dahi olsa gerekli araç ve vasıtaların verilmesinin yeteceği bildirilmelidir.

Yahut diğer ihtimal gerçekleşecek ve İdlib’e, kenti canının istediği gibi inşa edecek kişiler gelecek ve buranın Suriyeli kimliği ve dokusunu yok edecektir. Bu takdirde ise İdlib’i ve vatanlarında uygun ortamı ve hayallerini bulsalar, göç ettikleri ülkelerin cazibesinden vazgeçerek geri dönecek olan birçok Suriyeliyi kaybedeceğiz.

Sonsöz: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün, ülkesine geri dönüş kam- panyası başlatarak yurtdışındaki Türk bilim adamlarına ülkelerine dönme çağrısı yaptı. Ayrıca kıdemli araştırmacılar için uluslararası bir program hazırlandığını ve bu sayede ülkelerini hayal ettikleri düzeye ve hatta daha da ilerisine getirebileceklerini duyurdu. İnşa, kalkınma ve gelişme araçları ne kadar çok olursa olsun ben, kalkınmayı insanın kendi içinde taşıdığına inanıyorum. İnsanların ihtiyaç duyduğu şartlar ise öncelikle özgürlük ile insanlığına ve işine saygı duyulması, belki de son sırada olarak yüksek bir gelir ve müreffeh bir hayattır.

Whatsapp