Esedle Suç Ortaklığının Bedeli Golan İsrail’e Hediye Edildi


ABD Başkanı Donald Trump’ın Haziran 1967 savaşında işgal edilen Golan Tepeleri’ni İsrail Devleti’nin toprağı kabul etme kararı, Arap ülkelerinin daha önce hiç görülmemiş düzeyde zayıf olduğu, bölgesel ve uluslararası güç dengelerinin değişmekte bulunduğu, bölgenin dışa açık ve savunmasız hale geldiği bir anda gündeme gelmiştir. Söz konusu karar, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve büyükelçiliğini buraya taşı- ma kararından birkaç ay sonra alınmıştır. Diğer yandan bundan önceki ABD yönetimleri, böylesi bir kararı almak istediklerini açık bir şekilde belli etmelerine rağmen, bu konuda adım atmaktan kaçınmışlardır.

Bununla beraber son zamanlarda Yüzyılın Anlaşması hakkında giderek daha fazla konuşul- maktadır. Öyle ki Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, Tunus’ta düzenlenen

30. Arap Zirvesi açılışı öncesinde gerçekleştirilen Arap dışişleri bakanları toplantısında bu anlaşmanın “son aşamalarında” olduğu belirtmiştir. Bu da İsrail’in çıkarlarını öne çıkara- cak ve bölgedeki üstünlüğünü güvence altına alacak yeni haritaların çizilmesi bağlamında, büyük çözüm adımları ve tavizler hakkında konuşulanların doğru olduğunu göstermektedir. ABD’nin kararı, Suriye artık birçok devletin ordularının, askeri kuvvetlerinin ve milisleri- nin at koşturduğu bir coğrafya haline gelmesinin ardından alınmıştır. Bu kuvvetlerin farklı hedef ve projeleri bulunmaktadır fakat rejimin politikaları ve yöntemleri sayesinde varlık göstermiş ve Suriye halkına bir işgal niteliğinde düşmanlık gütmeye başlamıştır. İçeriden yapılan bu işgal, diğer işgaller arasında en kötü olanıdır ve rejimin daha da acımasız davranmasının önünü açmıştır.

Baba Esed İsrail’in 5 Haziran 1967’de Golan’ı ele geçirmesi ve işgal etmesini kolay- laştırmış, 1970’de iktidara gelmesini sağlayacak bir teminat olarak burayı kullanmıştır. Nitekim bu da oğul Esed’in 2000’de iktidarın meşru varisi olmasını ve tecrübeli, güvenilir ailesinin Suriye’nin azizleri haline gelmesini sağlamıştır. Baba ve oğul Esed, gasıp Siy- onist oluşumun sınırlarını onlarca yıl korumuştur. Suriyelilerin tamamı, yine olayları ve yaşananları takip eden herkes, bu durumu açık bir şekilde bilmektedir.

Trump’ın Golan’la ilgili almış olduğu karar da, oğul Esed’in görevi olan İsrail’i koruma karşılığında iktidarda kalması bağlamındaki Suriye siyaseti bağlamında gerçekleşmiştir. ABD Esed’in halkına karşı katliam yapmasını ve tehcire zorlamasını teşvik etmiştir. Çünkü bundan doğrudan bir çıkarı bulunmaktadır. İşte “tarihi” an gelmiş ve İsrail, oğul Esed’le gizli ortaklığının meyvesini yemeye başlamıştır. Zira Suriye halkı, Esed ailesi ve Baas yönetiminin uzun yıllar önce iktidarı ele geçirmesinden bu yana, sürekli olarak direnişçi projelerin yuvası olmuştur.

ABD’nin söz konusu kararının yankıları, yakın zamanda kendisini pratikte gösterecektir. Bazı devletler ABD’nin yolundan giderek aynı kararı alacak yahut UNIFIL kuvvetleri rutin bir şekilde ortak sınırlara yerleştirilecektir. Nitekim İsrail de 14 Aralık 1981’de Golan’ı Suriye toprağı kabul eden tüm uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Golan’ı yayılmacı devletine ilhak ettiğini açıkladığından beri bunu arzulamaktadır. Trump da aldığı son karar- la aynısını yapmış, uluslararası hukuk, BM, Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı kararları ve tüm dünyayla alay etmiştir.

Suriyeliler ABD’nin kararı konusunda farklı görüşlere sahiptir. Genel olarak halk, vatanları her taraftan işgal edildiği için acı ve elem hissederken, bazıları ise (Suriye muhalefetinin yakın zamana kadar devam eden telkinleri bağlamında) ABD’nin kendilerine özgürlük ve kurtuluş getireceğini düşünmektedir. Bu nedenle işgali pekiştiren ve vatanlarının bir parçasını kendilerinden koparan bu karar karşısında şaşkınlığa uğramışlardır. Devrimci ve muhalif güçlerin tamamının da ifadesi olduğu üzere, Golan her türlü meşru vasıta ile geri alınmalıdır. Bu vasıtaların birincisi, uluslararası kararlara uygun olarak uluslararası gözetim altında ulaşılacak siyasi bir çözümdür. Diğer bir grup da son yıllarda yaşananlara bağlı olarak uzun süreli bir işgale dayanamayacak noktadadır. İçinde bulunduğu zorluğun farkındadır ve belki de artık bununla yaşamayı öğrenmiştir. Diğer yandan başka işgaller de söz konusudur ve bir işgalle diğer işgaller arasında mantıksız kıyaslamalar yapılmak- tadır. Nitekim Suriyeli bireyin zihni, büyük bir hasara uğramış, düşünceleri ve öncelikleri karmaşık hale gelmiştir. Bu nedenle de onur ve egemenliğin en alt seviyesini korumakla yetinir bir vaziyettedir.

Suriye geleceği ve birliği tehdit altında olan bir ülkedir. Rahmetli Mahmut Derviş’in dediği gibi: “Devletler görüyorum, hediye gibi devletlere saçılmış!”

Whatsapp