Trump Golan’ı İsrail’e Veriyor


ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki egemenliğini tanıma yönündeki açıklamaları, dünya çapında bir itiraz dalgasıyla karşılandı. Başta BM ol- mak üzere uluslararası kuruluşlar, yine aralarında büyük devletlerin de olduğu çok sayıda ülke, açıklamalara tepki gösterdi. ABD Başkanı Trump’ın uluslararası hukuku, BM kararlarını ve uluslararası diplomasiyi ihlal ettiği belirtildi. Bu normlara göre elli yıldan bu yana Golan’ın İsrail tarafından işgal edildiği, kuvvet kullanmak yoluyla toprak ilhak edilemeyeceği ve Golan’ın işgal altındaki Suriye toprağı olduğu ifade edilmekteydi.

Trump’ın bu adımı genel anlamda bakıldığında bir sürpriz değildi. Zira bundan önce de bu adımı hazırlayan adımlar atmıştı. Bu adımların en önemlileri, ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasıydı ki İsrail’i kayırmaları meşhur olmasına rağmen yirmi yıl kadar bir süredir ABD başkanları böyle bir girişimden kaçınmıştı. Trump’ın bu kuralı yıkması, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki hakimiyeti noktasında baş- ka kuralları da yıkmasını beraberinde getirdi.

Bazıları Trump’ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma yahut İsrail’in Golan’daki hakimiyetini tanıma tutumlarını, “maceracı” ya da “açgözlü” olarak nitelemektedir. Bazıları ise Trump’ın, bir devlet adamı ve siyasetçi olmaktan çok ticaret kafası ve kap- italist zihniyete sahip olduğunu düşünmektedir. Trump’ın tutumlarında bahsi geçen ni- teliklerin yanı sıra davranışlarında kaba sabalık da bulunsa da, söz konusu iki mesele- deki tavrı bizzat meselelerin içinde bulunduğu durumla alakalıdır. Zira bu meseleler dünya gündeminde zamanaşımına uğramış ve neredeyse unutulmuştur. Özellikle de elli yıldan fazla süredir çözüm bulunamayan meseleler olarak kalmışlardır. Belki de Arap-İsrail çatışmasıyla ilişkili siyasi bir çözüm bulacak siyasi ve pratik bir irade orta- ya koymaya çalışılmamaktadır. Golan ve Kudüs meseleleri işte böyle bir durumdadır ve bu hususlarda ne zaman bir hareketlilik olsa yahut siyasi dalgalanmalar ve güvenlik endişeleri gün yüzüne çıksa, kınama açıklamalarıyla yetinilmektedir.

Trump’ın Golan konusundaki tutumunun en önemli etkeni, Golan’ı çevreleyen şart- larda yatmaktadır. Bu açıdan Trump’ın girişiminin, ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma adımına ve DEAŞ’ın Suriye’deki son kalesini ortadan kaldırmasına eklenerek, gelecek yıl başlayacak olan seçim kampanyasında kullanılacağı söylenebilir.

Trump’ın art arda adımlar atmasında diğer bir etken de, İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu’yu destekleme isteğidir. Nitekim Amerikalıların da ifadesiyle İsrail-ABD ilişkileri en iyi günlerini yaşamaktadır. Bununla beraber Netenyahu, ülke içinde zorluk- larla karşılaşmakta, yolsuzluk, rüşvet, sahtecilik ve güveni kötüye kullanma suçlama- larıyla karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca İsrail’de Nisan ayında yapılması planlanan erken seçimlerdeki rekabet de giderek artmakta, Netenyahu’nun lideri olduğu Likud partisinin oyları, rakipleri karşısında geriye düşmektedir. Trump’ın söz konusu adım- larının, Netenyahu ve partisini seçimlerde olumlu etkileyeceği şüphesizdir. Özellikle de Trump’ın ABD’nin Golan Tepeleri’nin egemenliğinin İsrail’e ait olduğunu tanıması yönündeki bir karara imza atması, Netenyahu’nun konumunu oldukça güçlendirece- ktir.

ABD-İsrail ilişkilerinin, Trump’ın Kudüs ve Golan konusunda attığı adımlarda etkisi olsa da, diğer etkenler de göz ardı edilemez. Nitekim uluslararası politikada, BM ve Güvenlik Konseyi gibi kuruluşlar, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi büyük devletler nezdinde, ABD’nin politikalarına karşı ciddi ve kararlı bir siyaset geliştirilmemiştir. Buna ek olarak geçen sekiz yıl boyunca, Suriyelileri katletmeye, yurtlarından çıkarma- ya ve tüm imkanlarını yerle bir etmeye devam eden Esed rejimi gibi bir rejime karşı da bir politika geliştirilmemiştir. Bu da ABD yönetimini, uluslararası hukuka aykırı olsa dahi istediği adımı atma konusunda cesaretlendirmektedir. Zira dünya ülkelerinin kınama açıklamalarının herhangi bir sonuç doğurmayacağını pekala bilmektedir.

Doğal olarak Arap ve İslam ülkelerinin, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Örgütü’nün, yani Kudüs ve Golan meseleleriyle en yakın ilişkili tarafların tepkileri, uluslararası toplumun tepkisinden çok da farklı değildir. Nitekim bu devletlerin çoğu siyasi, ekono- mik ve toplumsal açılardan zorluklarla karşı karşıya bulunmakta, kendi içlerinde ya da birbirileri aralarında çatışmalar yaşamaktadırlar. Arap-İran çatışması bu bağlamda örnektir. İran’ın bazı Arap ve İslam ülkelerine müdahale ederek, buralarda etnik/me- zhebi çatışmaları uyandırması da başka bir örnektir.

Öte yandan Kudüs ve Golan meseleleriyle doğrudan ilişkili bulunan iki Arap ülkesinin yönetimlerinin, yani Filistin Yönetimi ve Esed rejiminin durumu da, Trump’ı orada burada çeşitli girişimlerde bulunma konusunda cesaretlendirmiştir. Her iki durumda da yolsuz, kırılgan ve halkına düşman bir rejim söz konusudur ve milli çıkarlar ile halkın çıkarları hakkındaki sözleri yalnızca laftan ibarettir. Bu rejimler yalnızca İs- rail’in ifadesiyle değil, kendi mensuplarının ifadesiyle İsrail’in koruyucusu konumuna gelmişlerdir.

Whatsapp