Hama’nın kuzey ve batı kırsalı ile İdlib’in güney ve batı kırsalında bulunan çeşitli köy ve kasabalarda uygulanmaya çalışılan senaryo, Rus işgal uçakları ile Esed güçlerinin şiddetli bombardıman kampanyasıyla eş zamanlı gerçekleşmekte, arkasında yüzlerce ölü, binlerce göçmen bırakmaktadır. Bu senaryo, Özgür Suriye Ordusu’nun hakimiyeti altında bulunan Suriye topraklarının tamamında uygulanmaktadır. Söz konusu gelişme, rejimin Suriye topraklarının tamamına hakim olmasını sağlamayı hedefleyen Kazakistan’ın başkentinde gerçekleştirilen 12. Astana konferanslarının bir sonucuydu. Buna göre savaşçılar silahlarını teslim edecek ve Suriye’nin kuzeyine, İdlib’e gideceklerdi.

Rusya’nın garantörlüğünde rejimle uzlaşmak istemeyen devrimcilerin İdlib’de toplanması, daha kolay ortadan kaldırılmaları ve yaşadıkları yerlerin yerle bir edilmesi amacıyla tek bir bölgeye sıkıştırılmalarının ön hazırlığı niteliğindeydi.

Tüm dünya İsrail’in, kendi sınırlarını korumakta ve kendisine ateş açılmasını engellemekte olmasına karşılık katil Suriye rejimini koruma arzusuna uymaktadır.

İsrail’in isteğine uygun olarak ABD; Rusya ve İran’ın Suriye’ye girmesine, burayı işgal etmesine, şehirlerini yıkmasına ve katil Esed’in ilelebet yönetimde kalması konusunda boyun eğdirmesi için devrimci halkı katletmesine izin vermiştir.

Rusya’ya Suriye rejimini kınayan herhangi bir uluslararası karara karşı BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını kullanma talimatı veren, ABD yönetimidir. Suriye topraklarında oynanan kanlı oyun artık ifşa olmuştur. Hedefleri artık açıktır. Dünya, Suriye halkının düşmanları ve kendilerini sahte bir biçimde Suriye halkının dostları olarak tanıtanlar, Suriye devriminin başarıya ulaşmasını ve diktatör Esed rejimini devrime, özgürlük ve onurunu kazanma hedeflerini gerçekleştirmesini engelleme konusunda müttefiktir. Yalnızca kardeş Türk halkı ve Türkiye devleti Suriye halkına güven vermiş ve Suriye devriminin hedefine ulaşması için çaba sarf etmiştir.

Suriye devriminin başlangıcından bu yana Sünnilerin yaşadığı bölgelere yönelik Rusya ve katil Esed rejimindeki yandaşları tarafından gerçekleştirilen yakıp yıkma politikası, BM’nin desteği ve takdiriyle gerçekleşmektedir. Hepimiz ABD’nin uçaksavarların ÖSO’ya ulaşması konusunda kırmızı çizgi çizdiğini biliyoruz. ABD, Türkiye’nin Suriyelileri korumak amacıyla güvenli bölge kurulması isteğine karşı çıkmıştır. Bu nedenle ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in “Amerika Esed’in değişmesini istememektedir. Esed hükümetinin yeni bir davranış modeline sahip olmasını istemektedir” şeklindeki sözleri bizleri dehşete düşürmemektedir.

ABD’nin Esed rejimine karşı bu tavrı yeni değildir. Nitekim ABD Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Haziran 2000’de Hafız Esed’in defnedilerek Beşşar Esed’in Suriye’nin yönetimine geldiği sırada, Şam’da şunları söylemiştir: “Endişeli değilim… Çünkü iktidarın pürüzsüz bir şekilde el değiştirdiğini görüyorum.” ABD Eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford da, “Suriye halkının Esed’e galip gelmesine izin vermeyeceğiz. Suriye’de zafer kazanan bir taraf olmayacaktır” ifadelerini kullanmıştır.

ABD ve İsrail, uzun bir savaş yaşanmasını, Suriye’deki şehirlerin yerle bir olarak devrimci halkın katledilmesini istemektedir. Yine arzuladıkları, kazananı olmayan bir savaştır; zira amaçları özgür Suriyelilerin ortadan kaldırılmasıdır.

Lazkiye-Halep/Halep-Şam otoyolunun açılabilmesi için rejime karşı çıkan Suriyelilerin geri kalanları da katledilmektedir. Hama ve İdlib kırsallarındaki halkın geri kalanı da, bu bölgelerin Rusya’nın askeri üssü haline gelebilmesine hazırlanması amacıyla tahliye edilmektedir. Böylece Rusya, Hmeymim’deki askeri üssünü koruma altına almakta, bunun için ilgili bölgeler boşaltıldıktan sonra Rusya’ya ait askeri çadır ve teçhizat yerleştirilmektedir. Mesele yalnızca İdlib değildir; mesele bundan çok daha büyüktür. Soykırıma uğratılan ve varlığı tamamen ortadan kaldırılan bir halkın meselesidir bu.

Allah halkımıza yardım etsin, pusuda bekleyen dünya tarafından hedef tahtasına oturtulmuş Türkiye’yi ve güzel Türk halkını korusun.

Subhi DUSUKİ