Washington ile Tahran arasındaki gerilim, çatışma ve müzakere seçenekleri arasında bir sarkaç gibi gidip geliyor. 2020 başkanlık seçimlerine giderken İran gerilimi Trump için sürekli gündem maddesi olacak.
Kimi zaman çatışma tehdidi kimi zaman anlaşma çabası olarak.
Nitekim, geçen hafta Bağdat'taki ABD büyükelçiliği yakınlarına roket atılması üzerine Başkan Trump, Tahran'ı tehdit etmişti.
"İran savaşmak istiyorsa bu İran'ın resmi olarak sonu olur" cümlesini sarf etmişti. Körfez'e gönderilen uçak gemisi, bombardıman uçakları ve yeni asker konuşlandırılması gündemdeydi. Şimdi ise gerilimin sarkacı müzakere arayışına yöneldi.
***
Başkan Trump, Japonya seyahatinde İran ile yeni bir nükleer anlaşmanın mümkün olduğunu söyledi. Tahran'da rejim değişikliğini hedeflemediklerini tekrarladı.
Yeniden müzakere etmek istediği aktörlere yönelik klasik övgü sözcüklerini de ihmal etmedi: "İran'ın gerçek bir anlaşma istediğine inanıyorum ve onların çok akıllı olduklarını ve bunun mümkün olabileceğini düşünüyorum." Bu açıklamanın Japonya'da yapılması tesadüf değil. Başbakan Abe'nin Tahran ile iyi ilişkileri var. Ve Ortadoğu'daki gerilimin düşürülmesinde rol almakta istekli. Tokyo, Körfez'den gelen petrole en çok ihtiyaç duyan başkentlerden birisi. Haziran ayı ABD ve İran arasındaki gerilimin seyri açısından kritik görünüyor. Hem Abe İran'a gidecek hem de G-20 Zirvesi Japonya'da gerçekleşecek.
***
Başkan Trump'ın İran ile savaş istemediği biliniyor. Bölgeye yüzbinlerce asker göndermeyi göze alması beklenmiyor.
Rejim değişikliğini de bir kenara koyması aslında askeri bir müdahale seçeneğini de masa dışında tutmak niyetinde olduğunu düşündürüyor. Yeni bir nükleer anlaşma ile yetinebilir.
Ancak burada iki temel sorun var. İlki, İran, yeni bir anlaşma için ABD'ye güvenebilir mi? Obama'nın tamam dediği anlaşmayı Trump iptal etti.
Gelecekte başka bir başkanın ya da Trump'ın kendisinin yeni şartlarla gelmeyeceğinin garantisi yok.
***
İkincisi de Trump yönetimi içindeki görüş farklılığı. Trump'ın A Takımı Tahran'a etkili bir sınırlandırma uygulama arzusunda. Dışişleri Bakanı Pompeo'nun 12 şartı hala hatırlarda. Tahran'ın Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin'deki nüfuzunu, milislerini dağıtmak istiyorlar.
İran'ın balistik füze başarılarından da rahatsızlar. Kaldı ki, ABD'nin bölgedeki müttefiklerinin de yeni bir anlaşma ile tatmin olmayacağı açık. İsrail, Suudi Arabistan ve BAE, "Molla rejimine" iyi bir ders verilmesi gerektiği görüşünde.
Toptan bir savaşı kimse istemiyor. İran savaşı, Saddam'ın Irak'ını işgal etmeye hiç benzemez. Ancak bölgedeki İran karşıtları ABD'nin İran'ı askeri olarak zayıflatacak dolaylı müdahalelerine sıcak bakıyor.
Zira İran'ın vekilleri (Hizbullah, Hamas, Husiler ve Suriye'deki Şii milisler) İsrail ve Suudi Arabistan için ciddi tehdit niteliğinde.
Sadece ambargo ile paranın kesilmesi tehdidi ortadan kaldırmayacak.
***
Yine de Trump'ın yeni bir müzakere ile yetinebileceğini düşünüyorum. Körfez'deki müttefiklerini ve İsrail'i koruyacak yeni askeri angajmanlar ile onları teskin edebilir.
İran karşıtlığını canlı tutarak bölge ülkelerine silah satışlarını artırarak devam ettirebilir.
Beklentim bu olmakla birlikte İran'ın vekillerinden vazgeçmeyeceğini öngörmek gerekli. İsrail yayılmacılığının ABD tarafından desteklendiği bir ortamda her kıvılcım bir çatışma çıkarabilir.
Buna da hazır olmak lazım. Bu sarkaç çatışma ile müzakere arasında daha çok salınım görür.
BURHANETTİN DURAN